Genç kardeşim meğer beni tanıyormuş

Bir zaman önce ismini yazmak istemediğim bir şehirde program sonrası arkadaşlar bizi çay bahçesine götürdüler. Bizim masadan biraz ötede tek başına kahve içen bir beyefendi vardı. Arkadaşlar o şahsın bir fabrikatör olduğunu, bir yıl önce içkiyi terk edip namaza başladığını söylediler. Duyduğum cümleler hoşuma gitmişti, masamıza davet etmelerini istedim.

Sağ olsun davetimizi kabul etti. Hal hatır ettikten sonra dönüş yaptığı için kendisine teşekkür edip memnuniyetimi ifade ettim. İçkiyi nasıl terk ettiğini merak ettiğimi söyleyince tebessüm etti ve şunları anlattı: “Bir gece içki içerken karşımdaki sarhoş olan işçi arkadaş; ‘Ya patron biz bu içkiyi içiyoruz, bizler işçi insanlarız sıkıntımızı defetmek istiyoruz, sen zenginsin, fabrikatörsün sen ne diye içki içiyorsun?’ dedi. Ben bu sözlerden çok etkilendim ve içkiyi bırakıp namaza başladım.”

Tohum saç

Beyefendi ile sohbetimiz devam ederken ona şöyle söyledim: “Peygamberimize ayetler ilk geldiğinde; namaz, oruç, hac vs değil de ‘oku’ diye emredildi. Şimdi bizler her şeyi yapıyoruz fakat Kur’an okumayı ihmal ediyoruz. En kısa zamanda Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye çalışın çok mutlu olursunuz.”

50 yaşına yaklaştığını söyleyen arkadaşın bir kuşkusu vardı. “Bu yaşta Kur’an öğrenmek zor olur gibi” dedi. Ona bir espri yaptım: “Bakın Kur’an öğrenmek çok kolaydır. Kırk çift ayakkabı içerisinde kendi ayakkabılarını tanıyacak kadar aklı olan Kur’an öğrenir. Lokantada köfte yerken çatalı ağzına değil de kulağına götüren bir insan olursa işte o Kur’an öğrenemez” deyince kahkaha koptu.

Güzel bir ortam oluşmuştu. Allah’ın kime, nerede hidayet edeceğini biz bilemeyiz. İçki masasında sarhoş tebliğ yapmış, patron içkiden dönmüş. Sarhoş bir işçinin sözü bile etkili olabiliyorsa bizlerin yaptığı tebliğler neden etkili olmasın? İçki müptelası olan kardeşlerimize mutlaka ulaşmalıyız. Bir insanın kötülükten kurtulması için bir gayretin içinde olmalıyız. Sakın karamsar olmayın; “Şu şöyle bu böyle” diyerek ümitsiz olmayın. İnanın sözleriniz boşa gitmez. Görün bakın, neler olur neler! Ne güzel söylemiş Üstad Necip Fazıl:

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Genci ziyaret ettim

Benim bununla ilgili ilginç bir hatıram var. Söylenen sözler, nasihatler bakın size nasıl geri dönüyor? Bir tanıdığımızdan, 21 yaşındaki genç bir kardeşimizin kaza yaptığını, yataklardan çıkamaz hale geldiğini öğrendim. Bu gibi olaylardan çok etkileniyorum, bir anda kendimi yatalak hasta yerine koyunca, gezmenin, yürümenin, koşmanın hülasa hayata dair her şeyin kıymeti gözümde büyüyor. Herhalde nimeti hatırlamak böyle bir şey.

Bir vesile kaza yapan bu gencin ziyaretine gittim. Bir doksan boylarında Yusuf yüzlü bir yiğit, sırtının üstüne yatmış, göğsüne koyulan laptop ile oyalanıyordu. “Geçmiş olsun” dedim, elimi başına koydum. Kendimi tanıtmak istedim, sözümü kesti; “Abi ben seni iyi tanıyorum” dedi ve devam etti sözlerine:

“Yıllar önce biz arkadaşlar ile beyaz bir aracın içerisinde içki içerken bize çok güzel şeyler anlatmıştın. Hala aklımdan çıkmayan bir cümleniz var: ‘Gençler unutmayın gençlik ilkbahar gibi çabuk geçer, sonbahara gelmeden camilere gelin ki hayatınızın kıymetini bilesiniz!’ Keşke o sözlere uymuş olsaydık. Varlık bizi yoldan çıkardı. Altı ayda bir araba değiştiriyordum. Her markanın son modelini alıyordum.

Çok zaman sabah ezanları okunurken eve gidiyordum. Nerede bir kötü insan varsa onunla arkadaş oldum. Arkadaşlarım ve marka merakım beni perişan etti. Zavallı annemin ‘yavrucuğum’ diyerek boynuma sarıldığı günleri unutamıyorum. Ah abi geçti bizden her şey geçti. Tek tesellim Kur’an öğrenmeye başladım. O da olmasa nasıl gün geçireceğim?”

Evet genç yaşta sıhhati gitmiş, sağ kolu hariç göğüsten aşağı felç olmuş. Teselli etmeye çalıştım; “Sağlam kolun da felç olsaydı nasıl olurdun?” diye sordum. Sonra ona şunları anlattım:

“Kısa zaman önce ben de hastalandım ve hastanede aynı odayı paylaştığımız kişinin bütün vücudu felç olmuş hareketsiz bir şekilde öylece duruyordu. Bir ara gözünden yaş geldiğini fark ettim. Eşine niçin ağlıyor dediğimde; ‘Ben kızdım da ondan ağlıyor’ diye cevap verince; ‘Nasıl yani. Kulakları duyuyor mu?’ dedim. ‘Evet sağlam olan sadece gözleri ve kulakları’ demesin mi?

Bu duruma iyice üzüldüm. Çünkü hanımı zaman zaman; ‘Sana yıllarca sigara içme demedik mi?’ diyerek sitem ediyordu. Aman ya Rabbi hele günde bir kaç kez vücudunda ki, nikotini çekmek için bağlandığı makinanın zorluğu ağzından çıkan nikotinin etrafta yayılan pis kokusu, etrafındaki herkesin ağzını burnunu tutarak uzaklaşması… Bir kaç kez bu sahneyi kameraya çekmeyi düşündüm yakınları razı olmazlar diye vaz geçtim. Sigara içenlerin kulağı çınlasın.”

Bunları anlatınca yatalak genç; “Elhamdülillah desene abi; beterin beteri varmış, halime şükretmeliyim” dedi. Ayrılırken sağlam eli ile elimi tuttu beni kendine doğru çekti sessizce kulağıma; “Senden rica ediyorum ne olur bana dua et, beni unutma senin ziyaretin beni çok mutlu etti, benim gibi yataklara düşenlerin size ihtiyacı var” dedi.

Ezan sesini duyunca

Ey bu yazıyı okuyan dostlarım, kardeşlerim; lütfen sizler de ezan sesini duyduğunuzda bu sahneleri hayal edin. Bir gün sıhhatiniz, gençliğinizin gideceğini unutmayın. Sıhhatiniz varken camilere koşun ki sonra eyvah çekmeyesiniz. Hasta ziyaretine gitmeyi ihmal etmeyin. Yaşlıları, âlimleri, yoksulları hele olmazsa olmaz yetimleri sevindirmek adına bir şeyler yapın.

Ve sevgili dostlarım bu dünyada yolcu olduğunuzu unutmayın! İnsanın ruhu sürekli yolcudur. Bizim bildiğimiz ilk mekân anne karnındayken kaldığımız beden evi… İkinci yolculuk bedenimiz ile teşrif ettiğimiz dünya evi… Üçüncü yolculuk mahiyetini bilmediğimiz ahiret evi…

Dünya hayatını Mevlamız, Naziat Suresi 46. ayette şöyle açıklıyor: “Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.” Allah aşkına bu ayeti okuyalım ve düşünelim. Bu kadar kısa ömrü ne kadar boş ve gereksiz şeyler ile geçiriyoruz.

Dünyada yolunu bilmeyen yolcu misali niçin yaratıldığını bilmeyen insanın ruhunun halini düşünün. Bütün manevi tatları almak ruhun hakkıdır. Sen ruhunu gül bahçesine yönlendirmezsen etrafını dikenler sarar. İşte günümüzde insanların içlerini unutarak dışları ile uğraşmaları bu sebepten dolayı değil midir? Marka merakı, gösteriş merakı, elindeki ile kanaat etmemek bundan değil midir? Şu bir gerçektir ki dışı ile (bedeni) uğraşanlar dışa dönük yaşarlar, maddeye kul köle olurlar.

İçi (gönlü) ile uğraşanlar kendilerini oto kontrol altında tutarak derin deryalara dalarlar. Biri gider deniz kenarında veya başka bir yerde gecesini gündüze çevirmek için zil zurna sarhoş olur. Bundan daha beteri paranın, maddenin sarhoşluğudur.

Diğerinin de gece hayatı vardır; seccadesinin başında; dilinde zikir, tevbe istiğfar gecenin seherinde hayatını gözden geçirirken yorgun düşerek uykuya dalar. Aman Rabbim birde rüyasında; Mekke’yi, Medine’yi, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’i görürse dokunmayın keyfine.

Dışını (bedenini) birilerine beğendirme derdi olanlar ağaran saçlarına, dökülen dişlerine, bükülen beline çok üzülürler. Onların yanında ölümden, kefenden, kabirden bahsettiniz mi dünyaları yıkılır. İman merkezli ahiret yolculuğuna hazırlanan insan gücünün gitmesine, belini bükülmesine üzülmez; “Elim boş yüzüm kara nasıl giderim hakkın divanına” dercesine maneviyatını zenginleştirmek için koşar da koşar.

Ne zevkli koşudur, hakka koşan yolcuların koşusu. Yol boyunca yolda kalanlara yardımcı olmak, yaralıların yarasını sarmak, boynu bükük yetim ve yoksulları koltuğunun altına alırcasına himaye etmek, Hak için olan her yerde bulunmak, kula hizmeti haktan ücret almak niyeti ile fi sebilillah yapmak… İşte bu Hak’tan razı, Hakk’ın da onlardan razı olduğu âşıkların yoludur.

Bakın Fecr Suresi’nin son ayetlerinde Rabbim bunları nasıl anlatmış. “Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!”

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.