Kendi işinize odaklanın…

İnsan neye odaklanırsa o çoğalır. İnsanların ilgi duydukları alana odaklandıklarında çok daha başarılı oldukları tecrübeyle sabittir. Kişi odaklandığı işten zevk almalı, haz duymalı ve tat almalıdır. O zaman hayat, anlamlı hale gelir. Aksi halde, hayat anlamsızlaşır. Yaptığımız işin zihnimizde bir anlam örgüsüyle irtibatını kuramazsak kendimizi değersiz hissederiz.

Yaptığı işin önemli olduğunu düşünen kişi kendi kendini motive etmeyi başarır. Eğer yaptığımız işi bir “yük” olarak görüyorsak, o yükün altında eziliriz. Ancak yaptığımız işin hayatımıza bir “katma değer” kattığını düşünüyorsak, o zaman yaptığımız işten zevk alırız, haz duyarız ve sonuçta mutlu oluruz. Bu da ancak “İşimizi yaparken, işimizi yaşamaktan” geçer. Burada “hamd” ve “şükür” anahtar kavramlardır.

Hamd ve şükür

Örneğin bir hastanede doktor olduğumuzu varsayalım. Eğer yaptığımız işin bir yük olduğunu düşünüyorsak, bu meslek gerçekten çekilmez olur. Şöyle düşünürüz: Her gün ortalama 50- 60 hastaya bakıyorum. Bu 50- 60 dert ve sıkıntı demektir. Ben her gün bu 50- 60 derdin- sıkıntının muhatabı oluyorum. Bu gerçekten çekilmez bir meslek. Bu halet-i ruhiye içindeki bir Doktorun ne kadar verimli olacağı, kendisine ve hastalarına ne kadar yararlı olacağı açıktır…

Bir de şöyle bakalım: Günde ortalama 50- 60 hastaya bakan doktor, iç dünyası zengin, kendisiyle ve çevresiyle barışık, Yaptığı işin kendisine bir yük değil, aksine kendisine bir “katma değer” kattığını, bu mesleğin Yaratıcı’nın kendisine bir ihsanı olduğunu düşünüyor ve “Hamd olsun” diyerek şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Ben her gün şu kadar insanın derdine çare olabiliyor, onların hayır duasını alabiliyorum. Mesleğimi icra ederken, hayatıma bir anlam katıyor, alanımda bilgim ve tecrübem, kamuoyu nezdinde itibarım artıyor ve kazancımla çoluk çocuğumun rızkını temin ediyorum. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Hamd olsun Rabbime. Hamdin ve şükrün gölgesinde hayatımı inşa etmenin mutluluğunu yaşıyorum.”

Böyle düşünen bir doktor, bu olumlu yaklaşımıyla hem hastalarına hem de çevresine pozitif enerji yayarak içinde bulunduğu toplumsal katmana “Rol- Model insan” olur. En başta da meslektaşları için yol gösterici bir deniz feneri olur. Dertlerin kendisini yönetmesine izin vermez ve olumsuzu olumluya dönüştürmeyi başarır. İç kemiren ve müzmin bir huzursuzluktan kurtulur.

Bu durum, başta öğretmenler, akademisyenler, yöneticiler olmak üzere bütün meslek gurupları için de geçerlidir. Vaktimizin kıymetini bilelim, işimize odaklanalım. Bizi ilgilendirmeyen gereksiz ve faydasız işlerden uzak duralım. Herkes kendisine ve işine odaklanır ve “işini yaparken işini yaşarsa”, o işten zevk alır, tat alır ve haz duyar. Bunun sonucu, herkes için kocaman bir mutluluktur.

Kendini değiştir

Tolstoy; “Herkes dünyayı değiştirmek istiyor, fakat kimse kendisini değiştirmek istemiyor” diyerek önemli bir gerçeğe ve paradoksa parmak basıyor. Mikro evren demek olan insan, işe önce kendisinden başlamalı, İlmî ve objektif bir yaklaşımla kendisini ölçmeli ve değerlendirmeli, kendisine odaklanmalı, eksiklerini, negatif durumlarını olumlu yöne dönüştürerek örnek bir kişilik sergilemeli ve kendisine, ailesine, çevresine, bölgesine, ülkesine ve evrene faydalı olabilecek erdemli bir kişilik kazanmalıdır.

Bir anekdot anlatılır: ”Ben bir delikanlı iken, dünyayı değiştirmek istedim. Sonra dünyayı değiştirmenin çok zor olduğunu anladım ve ülkemin halkını değiştirmeye çalıştım. Ülkemin halkını değiştiremeyeceğimi fark edince, kendi şehrimi hedefledim. Ama artık yaşlı bir adamdım ve şehrimin insanlarını da değiştiremiyordum. O zaman, ‘Belki ailemi değiştirebilirim’ diye düşündüm. Bu yaştan sonra bunun da çok zor olduğunu gördüm.

Şimdi ise değiştirebileceğim tek kişinin kendim olduğunu görüyorum. Ve biliyorum ki, eğer yıllar önce kendimi değiştirmeye çalışsaydım, bu ailemin değişmesini sağlayabilirdi. Ailemin değişmesi mahallemizin ve şehrimizin değişmesine vesile olabilirdi. Kim bilir, bu da ülkemin ve belki de dünyanın da bir derece değişmesiyle sonuçlanabilirdi…”

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Dişçi Mehmet Efendi’nin zikri…

Allah dostlarını sevmek ne büyük kazanç, öyle değil mi kardeşlerim. Bu, insana Allah’ın bir lütfu, …

2 Yorumlar

  1. Hocam elinize yüreğinize sağlık

  2. Gerçekten, insan yaptığı işten zevk alamıyorsa; hayat azap olur.

    Herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor. Ama kendini ve hatalarını görmüyor veya görmek istemiyor. Tolstoy ne güzel söylemiş değil mi? “Herkes dünyayı değiştirmek istiyor, fakat kimse kendisini değiştirmek istemiyor”

    Çok güzel ve faydalı bir makale olmuş.Tebrik ederim. Ellerinize ve emeğinize sağlık diliyorum…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.