CAĞALOĞLU yıllarımda tanımıştım kendisini.
Muhteşem bir üslûp ile Zafer Dergisi için kaleme aldığı yazıları su içer gibi okuyordum.
Konunun muhtevası ile kelimelerin âhengi beni içine çekiyor meseleyi en ince ayrıntısına kadar görebiliyordum.
Kur’an-ı Kerim’den iyi beslenen bir muhakemenin varlığı yazıların içinde kendini gösteriyordu.
Ve her yazısı okuyucusuna bir tefekkür kapısı aralıyor onları da düşünmeye dâvet ediyordu.
Mutlaklaştırmıyordu
MUTLAKLAŞTIRMA gibi bir hükümden kaçındığı belliydi.
“Bu budur” demekten daha ziyade okuyucunun karar verebilmesi için onu fikir dehlizlerinde dolaştırıyor ve okuyanı her yazısında yüce kitabımızla yüz yüze getirmeyi ihmal etmiyordu.
Kur’an’dan kopuk bir düşünce mü’min için elbette düşünülemezdi ama yaşanan durum ne yazık ki her zaman böyle olmuyordu.
Her meslek ve meşrep erbabı takip ettiği sistemin yazılı metinlerini veya anlatıcılarının sözlerini mutlaklaştırma eğilimi taşıyordu.
O dönemlerimizde abilerimizin söylediği sözlerin tartışılamaz olduğu kabulü pek çoğumuzda yerleşmiş durumdaydı.
Ümit Şimşek yazılarıyla bu açıdan da zihin açıcı geliyordu bana.
SADE yazıyordu.
Çetrefilli cümleler kurmaktan kaçınıyordu.
Gücünü yazı dilini dolambaçlı hâle getirmekten değil ele aldığı konunun muhteva derinliğine vukûfiyetinden alıyordu.
MUHTEVA çeşitliliği ise ilk dikkatimi çeken husus olmuştu.
Aynı mevzular üzerinde cümlelere takla attırarak kendi çemberi içinde dönüp duran yazarlardan değildi.
Bu konunun teyidi için kısa bir makale taraması yapmak veya kitap isimlerine bakmak bile yeterli olacaktır.
Tekrara düşmüyordu.
Her metnin okuyanda yeni filizlerin yeşermesini hedeflediği âşikardı.
Bu sebeplerle onu okumayı her dönem sürdürdüm.
Hakikatten yana
BİRİLERİNİ küstürmemek gibi bir düşüncesinin olduğunu sanmıyorum.
Kalemini doğru bildiklerini yazmakla yükümlü kılan bir yazar.
Bir düşünür.
Tefekkür ehli…
Bu sebeple tek tip düşünce yanlısı olanları aynı meşrebin yolcuları olsalar da yerinden sıklıkla zıplattığı söylenebilir.
Kalemin hakikatten yana olması ve onun hatırını âli tutması zaten böyle bir şey değil mi?
Kur’an Buluşmaları
DÜNYA meşgalesinin çoğu defa hepimizi belli yerlere savurduğu malumdur.
Uzun bir süre takipten düştükten sonra bir araştırmam sonucu azim ve kararlıkla epeyce bir süredir “Kur’an Buluşmaları” başlığı ile yüce kitabımız üzerine her hafta kamuya açık bir çalışma yaptığını kaçırdığımı gördüm.
Çok üzüldüm.
İnternet üzerinden videolarını izlemeye başladım.
Bugüne kadar kimseye çatmadan, ona buna laf yetiştirme gayesi gütmeden, belirli bir ekolün fikrini empoze etmekten uzak olarak yapılan bu çalışmayı çok önemsedim.
Aile bireylerimle ve yakın dostlarımla paylaşıp onların da takibe almasını önerdim.
Her birimizin ferdî olarak Kur’an’a muhatap olması gerektiğini bu dersleri dinlerken bir daha anladım ve başından yakalayamadığım için hayıflandım.
Sizlere de takip etmenizi öneririm.
İçinde bulunduğumuz şu Ramazan ayında Kur’an üzerine düşünmenizi kolaylaştıracağı için önemsiyorum.
Tefekkür Gezileri
ÜSKÜDAR FM radyosunda vaktiyle arkadaşım Levent Zeytinci’nin katılımıyla “Tefekkür Gezileri” adıyla Ümit Şimşek Hocayı misafir ettiğimiz haftalık bir program yapmıştık.
Evren üzerinde zihnî seyahate çıktığımız ve Yüce Rabbimizin kudret delillerini gördüğümüz bu program dinleyicilerimize çok iyi gelmişti.
O günkü imkânların kısıtlılığı nedeniyle ne yazık ki bu kayıtlara ulaşamıyorum.
Keşke demek caiz olsaydı bunun için kesinlikle söylerdim.
Değerler sistemi
HALUK NURBAKİ Hocam ile aralarında düşünce benzerlikleri bulurdum.
Kur’an-ı Kerim’in beyanlarını ve Fahr-i Kâinat Efendimiz’in örnekliği ve anlatımını her şeyin önünde görüp önceleyen bir anlayışa sahiptiler.
Yani değerler sistemi hiyerarşisi onların zihninde buna göre şekillenirdi.
Başkalarının değerleri ise buna ne kadar uyumlu olup olmadıklarına göre belirlenirdi.
Muhasebe imkânı
İLİM VE TEKNİK Serisi adıyla çok önemli bir çalışmanın başlatıcısı ve yürütücüsü olmuştu yıllar evvel Ümit Şimşek. O seride yayımlanan kitaplar gençler tarafından büyük bir dikkatle takip edildi ve nefsin elinde çeldirici soruların çengelinde kalıp heder olmaktan kurtuldu.
BİR süredir https://yazarumit.com sitesinde tefekkür ve ilahiyat bölümünde yer alan yazıları ilgiyle takip ediyordum. Son zamanlarda Risale-i Nur konusundaki yazılarda yer alan çözümlemeler çok dikkatimi çekmişti. “Kur’an ve Sünnet Işığında Risale-i Nur Cemaatlerinin Dünü, Bugünü, Yarını” alt başlığı ile “KALEM YAZMAK ZORUNDA” ismiyle kitaplaşıp Akıl Fikir Yayınları tarafından yayımlandı.
Esasen söylenenler sadece bahsi geçenlerle ilgili olmayıp bir şablon halinde bakıldığında mevcut diğer meşrepler içinde bir muhasebe imkânı sunuyor.
Eleştiriye karşı aşırı duyarlılık ve düşmanlık hisleri geliştiren duygusal bir toplum olarak ne kadar serinkanlı değerlendirilebilir bilmiyorum.
Ama “Kalem yazmak zorundaydı” ve yazdı.
Ben şahsım olarak çok yararlandım.
Bu hususta düşünenler varsa aramızda yöntem ve metni doğru anlama ve sonrasında meydana gelebilen sapmalar konusunu tahlil edebilmek için önemli bir veri sunuyor.
Kitapta yer alan başlıklar şunlar:
- Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın hakimiyeti mutlakası.
- Bediüzzaman’ı Risale-i Nur’a ulaştıran yol.
- Okunduğu zaman Kur’ânı gösteren şeffaf eserler.
- Eserlerde ve ilk talebelerin mektuplarında Kur’ân vurgusu.
- İlk nesillerin Kur’âna bakışına kısa bir bakış.
- Kur’ân’ı anlamada bir Sahabe formülü: Önce iman, sonra Kur’ân.
- Kur’ân’ı anlamak” için okumak: Her mü’minin önündeki görev.
- Nasıl meal okuyalım 1-2
- Bir Kur’ân okuma rehberi olarak Risale-i Nur.
- Bu eserler böyle mi okunmalı?
- Hayalî Ziyaeddin’den Hayalî Bediüzzaman’a gelişimizin kısa bir hikâyesi.
- Risale-i Nur beşer kelamıdır.
- Vahyin hizmetini gören şümullü ilhamlar.
- Mehdîlik sevdası ve Risale-i Nur’a maliyeti.
- Tek kitaplı olmanın dayanılmaz cazibesi ve sonuçları.
- Risale-i Nur cemaatleri FETÖ fitnesinin muhasebesini yapmak zorunda.
- Risale-i Nur cemaatlerinin en çetin imtihanı olan: siyaset.
- İman hizmeti koruyucu içermemeli.
- “Nev’in enaniyeti” ve Risale-i Nur cemaatlerine maliyeti.
- Risale-i Nur ile Allah’ı tanımak: Bir Kur’ân’a dönüş örneği.
- Bütün problemlerin altında yatan sebep: Usulsüzlük.
- Siyaseti bırak, Kur’ân’a dön, şûrâya sarıl.
İnce bir dikkat
GÖRÜLDÜĞÜ üzere konu enine boyuna ince bir dikkat ile ele alınmış ve yanlışa yanlış demekten çekinilmemiş.
Kendisini hangi meşrepten olursa olsun gerçeği aramakla yükümlü görenler için neyin mutlak olup olmadığını anlamak hususunda iyi bir fırsat.
Birileri elbette ezberlerini bozmak istemeyecek, konfor alanından çıkmayı göze alamayacaktır. Hatta yıkıcı eleştirilere ve yıpratıcı saldırılara geçebilecektir.
Ama hakikat zaten buna alışıktır.
Ümit Şimşek bizi bir düşünme gezisine dâvet ediyor.
Değişimi istiyor ve yanlışlarımızı düzeltmeyi göze alabiliyorsak buna kayıtsız kalamayız.
Kalmamalıyız.
Ya Selam!
Uğur Canbolat/ İstiklal Gazetesi