Kutuz hocadan bir hatıra…

Öğretmenler günü ya bugün, hatırıma merhum Kutuz Hocamız geldi. Kutuz Hocamız, Mustafa Kara hocamızın muhterem babaları. Hoca, babasıyla alakalı güzel bir kitap da telif etti. Neden Kutuz Hoca aklıma geldi? Şu sebeple: Kutuz Hocamıza göre, okuyan insan mutlaka öğretmen olmalıdır. Hangi ilmi tahsil ediyor ise, onun öğretmeni olmalı insan.

Merhum Hocamızı ziyaretlerimizden birini ailecek yapmıştık. O vakit oğlum Ahmet Edip henüz ilkokul 2 yahut 3. sınıfta olmalı… Edip, Hoca dedesinin elini öptü. Dede sordu, “Okuyor musun?” Edip, okula gittiğini söyledi. Hemen, “Ne olacaksın?” diye sordu. O vakit hayali ne ise, onu söyledi.

Ama Hoca Dede ısrarla soruyor, cevabı duymazdan gelerek, “Edip, ne olacaksın?” Mustafa Kara hoca devreye giriyor, Edip’e “öğretmen olacağım” de, “zira, Kutuz Hoca, sadece öğretmenliği meslek olarak bilir.”

Edip, mecburen, “öğretmen olacağım.” diyor. Kutuz Hocamız, “Âferin” diyor, “gel yanıma otur, muallim bey” diye yanına oturtuyor bu ilk mektep talebesini. Oturtmakla da kalmıyor, yanındaki bisküvi kutusundan bir bisküvi veriyor, “ye bakayım, sen muallim olacaksın da.” diyor.

İkram edilen bisküvi bitiyor, merhum Hocamız, tekrar soruyor, “Edip, ne olacaksın?” Çocuk alıştığı için vereceği cevabı biliyor, “öğretmen” diyor, o seviniyor ve yeniden ikram ediyor bisküviden.. Tekrar tekrar soruyor, aynı cevabı alıyor ve ikrama devam ediyor. Hak, gani gani rahmet eylesin… “Öğretmen olacak adama ikram etmeli” deyip, ikram ettikçe ediyor.

Şimdi o ânı hatırladım. Her halde Edip, Hoca Dedenin ikram ettiği bisküvileri unutmamıştır. Ben unutamadım.

Merhum Hoca da imamlığın yanında Kur’an öğretmiş bir ömür boyu. Başta kendi çocukları olmak üzere nice hafızlar yetiştirmiş.

Bir ara küçük oğlu İsmail Kara’dan da söz etmişti; “çok haylazdı, ama zekiydi…” dediğini hatırlıyorum. Mustafa Kara, sırf babasının hatırı için İsmail Kara’nın doktora döneminde bir müddet öğretmenlik de yaptığını nakletmişti.

Edip, öğretmen olmadı…. Başka bir yol tercih etti. Ama bilinmez, merhum Hocanın duası neticesi, o da belki bilahare alanında öğretmenlik mesleğine girer. Bilemem, yolu hayır olsun inşallah. fakat şunu biliyorum: Bu millet öğretmeni sever, değer verir.

Şimdi Kutuz Hocamıza, benim ilk öğretmenim de olan merhum babacığım Ahmet Hocaya, beka semtine göçen öğretmenlerimize ve şehit öğretmenlerimize rahmet okuma zamanı… Hak, onlardan razı olsun. Berhayat olan öğretmenlerimizin de ömürlerini bereketli eylesin.

Prof. Dr. Bilal Kemikli/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Bu güzel hatırada Merhum Kutuz Hocamızın bir çocuğu öğretmenlik mesleğine yönlendirdiğini görüyoruz. Bundan anlaşılıyor ki merhum Hocamız yeni nesillerin ihya ve inşasında öğretmenlerin rolünün büyük olacağının idraki içerisindedir. Nitekim öğretmenlik kadar insana tesir edebilen bir meslek belki de yoktur. Adeta öğretmen bir neslin hamurunu yoğuran kişidir. Toplumdaki en yetenekli ve en fedakar insanların bu mesleğe yönlendirilmesi, diriliş neslinin yeniden ihyası noktasında stratejik bir öneme sahiptir. İşte Kuduz Hoca gibi ufuk sahibi hocalarımız bunu fark etmiştir. Allah Teala rahmet eylesin.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.