Yılbaşında nöbet yerini terk etme…

Bu yazıyı mü’minlerin kalbinin attığı Medine-i Münevvere‘den yazıyorum. Allah Taâlâ nasip etti, 2023 yılının 12. ayında IGMG‘nin düzenlediği Umrede görevli olarak geldim. Avrupa’dan gelen takriben 10.000’e yakın umrecimiz var. 8000’den fazlası genç delikanlılar ve kızlarımız. Bu güzel gençlerle umre yapmak çok güzel, hele de yılbaşında yapmak bambaşka güzel.

Bazen genç kardeşlerime yılbaşında umreye gelmelerinin sebebini sorduğumda o kadar güzel cevaplar alıyorum ki… “Hocam yılbaşı adı altında insanları günaha sokuyorlar, sabahlara kadar insanlar içki içiyor, gaflete dalıyor, çeşitli haramlara ve kötülüklere bulaşıyorlar. Hatta bu eğlencelerde cinayetler bile işleniyor. Yılbaşı denilince şans oyunları ve diğer şeytan işi pislikler aklımıza geliyor. En azından bu kötülüklerin atmosferinden uzak kalalım diye yılbaşında umreye gelmeyi tercih ettik.”

Yılan başı

Evet yılbaşı tam da bir yılan başına döndü kardeşlerim. Her tarafta bize ait olmayan, örfümüze adetimize uymayan etkinlikler yapılıyor. Çarşıları pazarları süsleyerek yılbaşını gözümüze sokuyorlar. Noel baba adı altında sevimli gösterilmeye çalışılan bir figür ile çocuklarımıza başka dünyalar sevdirilmeye çalışılıyor. 7 milyon şans oyunu bileti basılmış ve insanlar bunları almak için uzun kuyruklara giriyorlar. O gece yapılan içki tüketimi ise rekor kırıyor. Anlayacağınız tam bir yılanbaşı olmuş gerçekten de.

Kültürel işgal altındasın, fark edemiyorsun ve hala bir kılıf arıyorsun, şaşılacak şey… Bazı kimseler “yok yılbaşı ayrı, yok noel ayrı” gibi laflarla kafaları karıştırmak istiyor. Bazısı da nefsinin isteklerine, böyle yaparak bir meşruiyet arayışına giriyor. Söyler misiniz; kültürel işgal olduktan sonra ha yılbaşı deyip işgal etmişler, ha noel deyip işgal etmişler, ne fark eder?

Biz Müslümanlar gece yatarken bile geçmiş günün muhasebesini yapıp, önümüzdeki güne hazırlık yaparız. Bir yıl geçmiş ve yeni bir miladî yıla girilmişse, giden yılın muhasebesi gelen yılın da programı yapılmalıdır. Kur’an ile yaşayan insanlar yeni yıla da Kur’an okuyarak girerler. Bilmiyorum ne zaman insanlık kendine gelecek? Ne zaman Allah’a isyan bataklıklarından, gaflet kuyularından kurtulacak?

Uhud’da heyecan

Yılbaşı denen o yılanın başını ezen gençler Uhud’da öyle bir heyecanla geziyorlar ki, sanki Resulullah Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in ordusundaki 15 yaşındaki Rafi bin Hadic ve Semüre bin Cündeb gibiler. Kızlarımız ise maşallah tepeden tırnağa tesettürlü, sanki bu devrin Nesibeleri olmuşlar. Onlara Uhud’u anlatırken heyecanlanmamak mümkün mü? İşte size onlara anlattıklarımdan bir kesit:

Sizin de “Ayneyn”iniz var; sakın nöbet yerlerinizi terk etmeyin. Evinize, mutfağınıza sahip olmazsanız, nöbet yerinizi terk etmiş olursunuz. Çocuklarınızı yetiştirirken bir tek midesi ile meşgul olursanız, nöbet yerinizi terk etmiş olursunuz. Avrupa’daki camilerin ayakta durması için, gençlik merkezlerinin eğitim merkezlerinin faal çalışması için elinizden geleni yapmazsanız, nöbet yerinizi terk etmiş olursunuz.

Kızınızın tesettürüne, oğlunuzun secdesine dikkat etmezseniz, nöbet yerinizi terk etmiş olursunuz. Sosyal medyanın kurbanı olup zamanınızı zayi ederseniz nöbet yerinizi terk etmiş olursunuz. Evinizdeki her şeyi sosyal medyada paylaşırsanız, nöbet yerini terk etmiş olursunuz. Yani Uhud bitmedi yani nöbet bitmedi, hayat boyu nöbet devam ediyor kardeşlerim….

Biz bunları anlatırken karşımdaki insanları bir görseniz… Kimi 15 yaşında kimi 20 yaşında kimi 25 yaşında daha hayatın baharında pırıl pırıl gençler. Bu pırlanta gibi insanlar Avrupa’da doğmuşlar, orada okumuşlar, orada camilerde eğitim merkezlerinde yetişmişler. Her birisi güzel eğitim almış içlerinde üç dil, dört dil bilenler var. Mühendis olanlar var, okuyanlar var, pilot olmayı, doktor olmayı, hakim, savcı olmayı hedefleyen gençler var.

Bir de aramızda iş adamı olanlar var ki onlara gıpta ediyorum. Avrupa’ya gelmiş, tembel tembel durmamış, çalışmış, kazanmış, biriktirmiş işadamı olmuş… Kimisi var ki yüzden fazla insana iş vermiş. Kimisi var ki yoksul insanlar için yaptırdığı su kuyularının sayısı belli değil. Kimisi yaşadığı bölgedeki bütün camilere, eğitim merkezlerine, bir ışık tutarcasına yardımcı olmuş.

Bunlar yurtdışında yaşıyorlar ama yurt dışında bir dertleri var. Yurtiçinde de elbette gayretli kardeşlerimiz var. Ne kadar kötüler çıksa da elbette güzellikleri yaşatmaya gayret eden gençlerimiz de var. Allah‘ın izniyle Allah nurunu tamamlayacaktır. Allah kimleri davasına seçmişse, onları kendi davasında istihdam ediyor. Onları rızasına kavuşturacak işlerle meşgul ediyor. Bu işin Avrupası, Türkiye’si, ihtiyari genci yoktur. Bu iş iman işidir, bu iş sevda işidir, bu iş gönül işidir.

Medine bir sevdadır

Az önce Mekke-i Mükerreme’ye gidecek bir gruba sohbet etmek nasip oldu onlar veda ediyorlardı.
Allah Resulü sallellahu aleyhi ve sellem’e. “Veda olmaz” diyerek söze başladım ve devam ettim: “Çünkü, sevdanın vedası olmaz. Medine bir sevdadır, aşktır, duygudur. Bu mekana dolayısıyla da buradaki Sultan’a veda olmaz. O bizim önderimiz, liderimiz ve rehberimizdir.

Ne mutlu yaşadığı her yerde kıblesini unutmadan yaşayanlara. Ne mutlu al bayrağını unutmadan vatanına milletine hizmet için gayret edenlere. Şu üç şeyi unutmayın; dininizi, dilinizi, tarihinizi… Bunları bilirseniz ulu çınar gibi olursunuz, kimse size bir şey yapamaz. Ama dininizi, dilinizi, tarihinizi unutursanız kuru gazel gibi olursunuz, ufak bir rüzgârda kaybolur gidersiniz.

İster Ankara’da yaşayın ister Paris’te, ister Medine’de yaşayın, ister Londra’da hiç fark etmez. İçindeki imanın seni kontrol ediyorsa, ahiret denen ebedi bir hayata inanıyorsan, yaptığın her şeyin hesabını vereceğin güne hazırlanıyorsan Allah‘ın izniyle sen yaşadığın her yerde bir ışık olursun.

Selam olsun dünyanın neresinde olursa olsun evindeki nöbetini tutanlara. Selam olsun Ayneyn nöbetini terk etmeyenlere. Selam olsun, Avrupa gibi bir yerde seher vakti çocuklarının ellerinden tutup camilere, kurslara, eğitim merkezlerine götüren sorumluluklarını bilen yiğit insanlara. Selam olsun hak davaya gönül verenlere.”

Evet kardeşlerim Medine’den hepinize selam ederim. Bizim yılbaşı veya yılan başı diye bir gündemimiz yok. Bugün de her gün gibi nöbet yerlerimizde beklemek zorundayız. Allah’ın izniyle güneşin doğması yakındır, çünkü zifiri karanlık iyice çoğaldı. Güneşin doğmasına yani hakkın hakimiyetine az kaldı. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Yüz yüze iletişimde on altın kural…

Yüz yüze iletişim; doğrudan, aracısız bir iletişimdir. Bu iletişim iki kişi arasında olabileceği gibi, bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.