Aklımızı nasıl koruyabiliriz?

1990’lı yıllarda Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi‘nde öğretim görevlisi olarak çalışırken bizzat yaşadığım olaydır. Bir gün sınıfta ders işlerken çocukların yorulduğunu hissettim. Hem bu sınıf yorgunluğunu bertaraf etmek hem de sınıfı biraz düşündürmek için şöyle bir soru sordum.

“Varsayalım ki deseler ki; Bütün dünyayı size verelim, üzerinize tapulayayım. Bunun karşılığında aklınızı verir misiniz?’ Böyle bir pazarlık olmaz tabi ki ama farz edelim ki olmuş, böyle bir pazarlığı kabul edebilecek olan var mı aranızda?”

Bir öğrencim el kaldırdı; “Buyurun” dedim. Dedi ki, “Hocam ben kabul ederim.” Ben tam neden kabul ettiğini soracakken tekrar elini kaldırdı ve “Hocam sözümü geri alıyorum” dedi. Bu sefer; “Neden sözünü geri alıyorsun” diye sordum? O da şöyle dedi:

“Hocam, benim aklım fazla işe yaramıyor. Ben dünyanın sahibiyim diyerek biraz hava atayım dedim. Sonra düşündüm ki aklım olmadıktan sonra hava da atamam. Bu nedenle sözümü geri aldım.”

Şimdi taşı gediğine koymanın tam zamanı diye düşündüm ve akıl nimetinin önemini onlara anlatmaya çalıştım. “Evet değerli öğrencilerim, sahip olduğumuz değerlerin farkına varmak, hayatımızın inşasında bizlere katma değer katar. Evet hiçbirimiz yoksul değiliz.” diyerek bir giriş yaptım ver şuna benzer şeyle söyledim:

Sahip olduğumuz akıl bile bütün bir dünya ile değişilmez. Gözlerimiz, kulaklarımız, ellerimiz, ayaklarımız ve diğer organlarımızın her biri paha biçilmez değerdeler. Bu değerlerimizin farkında olarak bir hayat sürdürmek hayata bir başka güzellik katar.

“Farkın farkına varmak” insana has bir meziyettir ve insana şükür kapısını aralar. Böyle bir tasavvurla hayatımızı inşa edersek, o hayattan tat alırız, zevk alırız ve haz alırız. Her gün yatarken uyuyabiliyoruz, kalkarken yürüyebiliyoruz. “Uyuyabilmek” ve “yürüyebilmek” bizim gayretimizle, çalışmamızla elde ettiğimiz değerler değildir. Yaratıcının bize armağanıdır.

Hamd olsun Rabbime. hayatımı, tasavvurumu ve zihin dünyamı hamd ve şükrün gölgesinde inşa etmeye çalışıyorum. Bu farkı fark etme bilincine sahip olduğumu düşünüyorum. Bu zihinsel fonksiyonlara sahip olmak en büyük zenginliktir.

Biz iman nimetine de akıl sahibi olduğumuz için erişebiliyoruz. İman nimetini korumamız için nasıl zihni bir uyanıklık halinde olmamız gerekirse, akıl nimetini korumak içinde çeşitli tedbirler almak zorundayız. İşte İslam dininin bize kazandırdığı düşünme şekilleri biraz da aklımızı muhafaza etmemiz içindir.

Dinimiz bize bazı düşünce formatları kazandırır. Mesela tefekkür etmek nafile ibadetlerden üstün görülmüştür. Tefekkür bizim insan olarak zihni bir körlük yaşamamamız için gereklidir. Mesela kader inancı, altından kalkamayacağımız kadar zor yaşantıların hasarını önlemeye ve aklımızı korumamıza fayda sağlar. Mesela dünyada misafir olduğunu bilmek de beklentileri dengelemede insana yol gösterir.

Hiç kuşku yok aklın muhafaza edilmesine katkı sağlayacak bir düşünce olgunluğuna ulaşmak insanın hedefleri arasında olmalıdır. Allah’ı anmakla ancak kalpler mutmain olur. Mutmain olmayan kalpler ise huzursuzluk üretir. Gönlü dağınık olan insanın aklı da kuşatma altındadır. Aklı koruyabilmemiz için gönlü de hoş tutmak şarttır. Bu da fikirle ve zikirle olur.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Ahmet bıçakçı

    MaşaAllah barekAllah Şemsettin hocam. Akıl ve akıl kadar değerli olan sahip olduğumuz değerli organlarımız hakkında bize tefekkür etme fırsatı verdiğiniz için sonsuz teşekkürler. Allah razı olsun. Rabbim sizleri muhafaza buyursun inşaallah .

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.