Ara sıra bu konuda uyarılar yapmak sanki üzerime vacip olmuş gibi, yazmak zorundayım. Doğru bilinen yanlışlar çok çünkü. Lütfen dikkatlice okur musunuz… Zor zamandayız. Müslümanlar için imanı muhafaza etmek öyle zorlaştı ki. Hele aileyi ayakta tutmak çok daha zorlaştı. Hem görünen hem de görünmeyen bir çok düşman Müslümanın imanını, ailesini, huzurunu darmadağın etmek için gece gündüz çalışıyor.
Samimi mü’minler azaldı, ağzı dualılar azaldı, iyiler azaldı. Öyle benzeri görülmemiş günahlar ve zulümler işleniyor ki, akla ziyan. Tam da bu zamanda şeytan ve habis cinlerin kötülüklerini bilmek, son derece hayatî bir konu. Son nefese kadar, kıyamete kadar bir mücadele veren, bu iman düşmanlarına karşı her an teyakkuzda olmak gerekiyor.
Damarda dolaşırlar
Allah’a isyanın fazla olduğu zamanlarda şeytanların ve habis cinlerin insanlar üzerine tesirleri ve etkileri daha fazladır. İslam’a aykırı her ortam, işlenen her bir günah, şeytan ve habis (kötü) cinlere açılan bir kapı ve pencere durumundadır. Onlar da rahatlıkla girebilir ve musallat olabilirler. Şeytan ve kötü cinler, özellikle Müslümanları ve diğer insanları etkilemek için sürekli gayret ederler.
İnsanların psikolojilerine, davranışlarına, hayatlarına etki edebilirler. Psikolojik hastalıklara, toplumsal şizofrenlere ve saralara, zihinsel felçlere, ruhsal bozukluklara ve daha başka durumlara sebep olabilirler. İnsanî ilişkileri ve özellikle karı-koca ilişkilerini bozmak en önemli vazifeleridir. İnsanın damarlarında dolaştıkları ve görünmedikleri için, onlarla ancak İslamî korunma yöntemleri ile mücadele edilebilir.
Şeytanları ve cinleri tanımadan, doğru ve sağlıklı bir İslamî yaşam mümkün değildir. Şeytan her türlü virüsten ve hastalıktan daha tehlikelidir. Konu gizli değil, saklanılması gereken konu değil. Hakikat söylenmeye söylenmeye insanlar bilgisizlikleri sebebiyle, istismarcıları, cincileri, büyücüleri, medyumları, adına hoca (!) dedikleri din tacirlerini zengin ediyor. Sonrasında psikolojileri, sosyal hayatları, dini hassasiyetleri altüst oluyor, paralarını- huzurlarını kaybediyorlar.
Bu işin ehli kim varsa, insanları uyarmalı. Nefsin, şeytanın, cinlerin, habis ruhların hilelerini, tuzaklarını sürekli gündeme getirip anlatmalı. Doğrusunu, İslamî olanı anlatmalı ki bu perişanlığa dur denilebilsin. Haset ve nazar konusu ise daha az önemsiz değil. Bu konuları iyi öğrenip, korunma yollarını sıkıca uygulamaktan başka çare yok.
Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “Şeytan, her birinizin içinde, vücudunuzda kanın dolaştığı gibi, (kendisini hissettirmeden) dolaşır” buyuruyor. (Tirmizî, Radâ 17, 1172) Demek ki tehlike kapımızda değil, damarlarımızda. Korkmak değil, korunmak gerekiyor. Kaçanlar kurtulamıyor, başını kuma gömenler de. En büyük korunma ne mi? Sağlam bir iman, günahlara tevbe ve Müslümanca bir yaşam. Başka yolu yok…
Olumsuz düşünce gelince
Kalbi karamsarlığa sürükleyen olumsuz düşünceler yani vesvese konusunda Rabbimiz şunu yapmamızı öğütlüyor: “Eğer şeytandan bir vesvese gelirse hemen Allah’a sığın. Muhakkak ki, Allah hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir.
Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar. (hakikati görürler/ idrak ederler)” (A’râf Suresi, 200. 201)
İmam Gazali İhya’sında şu açıklamayı yapıyor: “Şeytan kalbe yayılır. Ne zaman insan, Allah’ı anarsa, geri çekilip kalıbına döner. İnsanoğlu gâfil olduğu zaman yeniden kalbi istilâya başlar!’ Bu bakımdan Allah’ın zikriyle şeytanın vesvesesi arasında zulmet ile nûrun, gece ile gündüzün arasında olduğu gibi, kovalamaca vardır. Biri diğerinin zıddı olduğu için Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Şeytan onları kuşatmış onlara Allah’ı anmayı unutturmuştur.” (Mücâdele Suresi, 19)
Enes radıyellahu anh, Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’den şöyle rivayet eder: “Muhakkak ki şeytan hortumunu Ademoğlunun kalbine sarkıtır. Eğer Ademoğlu Allah’ı zikrederse, şeytan gerisin geriye çekilir. Eğer Allah’ı unutursa şeytan onun kalbini yutar.” (İhya-i Ulumuddin)
Korunmak lazım
Bir ayette “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır.” (Fatır Suresi, 6) buyuruluyor. Cephane olmadan düşmanla mücadele olabilir mi? Onun için okumamız gereken, şifa ayetlerini, duaları ve zikirleri ne olur ihmal etmeyelim. Şeytani güçlerle mücadele ederken, Ayetel Kürsi, İhlas, Felak, Nas’ı okumayı ihmal etmeyelim.
Ve bir de işin ehli kişilerce manevi sıkıntılara karşı, özellikle aurayı (İnsanların vücudunu çevreleyen görünmeyen elektromanyetik alan) sağlamlaştırıp kalınlaştıran ve kötü tesirlerin dokunmaması için, korkanlara, evde yalnız kalamayanlara, sürekli kabus görenlere ve nazar değenlere tavsiye edilen Kur’an’daki şu ayetleri öğrenelim:
“Şeytan bana sıkıntı ve acı vermektedir” (Sad Suresi, 41)
“Ve de ki: “Rabbim! Şeytanların gizli kışkırtmalarından sana sığınırım.”(Mü’minun Suresi, 97)
“Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!” (Mü’minun Suresi, 98)
“Ve (onu) her türlü isyankâr şeytanî güce karşı koruduk.” (Saffat Suresi, 7)
İnanana, tevekkül edip okuyana Allah’ın izniyle tesir eden şifa ve muhafaza ayetleridir bunlar. Arapçasını ezberleyip, manasını tefekkür ederek sabah ve gece yatmadan önce esas olmak üzere gün boyu okuyalım.
Tekin Deniz/ İrfanDunyamiz.com
Yayın Yönetmeni Notu: Sıkıntılarımızı Mevla’ya açalım. Bütün dertlerimizin çaresi O’ndadır. Kalplerin şifası onun izni iledir. İstismarcılara para kaptırmak yerine, dilimiz döndüğünce dualar ve zikirler edelim. Yalnızca O’na ibadet edip, yalnızca O’ndan yardım istemekten başka bir çaremiz olmadığını bilelim. “Manevi sıkıntılara düştüm, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum” diyen kardeşlerimiz aşağıdaki benzer içeriklerden de istifade edebilirler.
BENZER YAZILAR
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.
- Beyefendi bir şair Bahattin Karakoç…
- Bir mektup bıraktık okunur mu bilmem…
- Dişçi Mehmet Efendi benimle ilgilendi…
- İtikadi bir mesele olarak laiklik…
- İrfan ehlini nasıl tanırız?