Diyarbakır’ın muhlis evladı Ramazan hoca…

Günümüzde cesaret isteyen amellerden biri de meydanlarda korkusuzca ferdi olarak davette bulunmaktır. Sahabe içerisinde bu şekilde olanlar bulunmaktadır. Ebu Zer-i Gıfari, Abdullah bin Mesud bunların başında gelir.

Ebu Zer radıyellahu anh, Mekkeli müşrikleri açıktan İslam’a davet edip putların tek edilmesi gerektiğini söylerken, Abdullah bin Mesud radıyellahu anh Kabe’nin yanında müşriklerin işiteceği şekilde açıktan Kur’ân okumuştu. Sonuç ikisinin de dayağa ve baskıya maruz kalması.

Ferdi davet

Hazreti Ömer radıyellahu anh İslam’a girince Kabe’ye yürümeyi teklif etti ve sahabiler onun liderliğinde Kabe’ye yürüdüler. Tabir yerindeyse gövde gösterisi yaptılar. Korkmadıklarını ortaya koydular.

Günümüzde bu tür örnekler gerçekten azdır. İnsanların en kalabalık halde bulunduğu meydanlarda Allah’ın ayetlerini dillendirmek, toplumun izinden gittiği ve adeta putlaştırılmış şahsiyetleri, ideolojileri ve fikirleri hedef almak, Müslümanların hemen hemen yapmadığı bir eylem türü.

İslami bir hayata başlamış ve solculuktan rucu eden bir tanıdığım; “Şayet Müslümanlar Taksim meydanında Kur’ân’ın mealini sesli bir şekilde okusalar insanlar muhakkak bundan etkileneceklerdir” demiş ve bir ferdi davet türüne dikkat çekmişti.

Kur’ân etkiler ama etkileyebilmesi için bir Müslümanın ayetleri kalbinin derinliklerinden ve seslice izhar etmesi gerekir. Pekiyi bu kim yapacak? Kim dayak yemeyi, sürülmeyi ya da insanların putlaştırdıkları fikir ve şahsiyetlere dokunabilecek sözler söyleme cesaretini kim sergileyecek? Bu tür şeylerin putlaştırılmaması gerektiğini insanlara kim izah edecek?

İlmi bilgisi iyiydi

Son yıllarda ülkemizde bu salih amelin en bariz örneği 31 ocak 2024 tarihinde İstanbul Fatih‘te işlettiği çay ocağında namaz kılarken şehit edilen Diyarbakırlı Ramazan Hoca’dır. Türkiye toplumu namaz kılan birine ya da az miktarda dini bilgiye sahip olan birisine hoca ismini vermektir. Bununla Ramazan Hoca’yı kastetmiyoruz. Onun ilmi bilgisi oldukça iyidir.

Kendi halinde bir vatandaş olup Diyarbakır Ulu Camii avlusunda tesbih satarak ve haftada birkaç gün mezarlıkta çalışarak geçinmeye çalışan Ramazan Hoca meydanlarda İslami davetin son dönemde yıldızlaşan ismi oldu.

Kimseden korkmaması, belli çevrelerin ideolojilerini hedef alması, Kur’ân ve hadisten bildiği hakikatleri cadde ve yol ve sokaklarda insanlarla paylaşması, sonra bu bilgilerin sosyal medya aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaşması ciddi bir ferdi davet örneği olarak karşımıza çıktı.

Ramazan Hoca başarılı bir ferdi davet sergiledi. Türkiye’de milyonlarca insana mesajını ulaştırdı. O, teke tek tebliğde başarılı olmuştur. O, muasır bir İslam davetçisidir. İslam’ın korkusuz bir yiğidi olarak tarihe geçmiştir. Çok sevdiği Rabbine şehadet gibi yüce bir makamla erişmiş biridir.

Niçin şehid edildi?

Gelelim niçin şehid edildiğine. Şer güçler İslam’ın hakikatlerinin kitlere ulaştırılmasından ya da onların kirli emellerinin araştırılmasından, birileri tarafından dillendirilmesinden son derece rahatsız olurlar.

Bunun için de önlerinde tek seçenek vardır. O da şudur: Uslanmayan, para, makam gibi teklifleri kabul etmeyen, ya da kendileriyle birlikte çalışmayı red eden kişi ya da yapıları ortadan kaldırmaktır. Bu yüzden metropollerde İslami sedanın yankı bulması hoşlarına gitmedi.

Avam tabaka içinden ve oldukça fakir bir şahsiyet olarak zuhur etmiş bir Müslümanın İslam’ın yüce hakikatlerini kendi yorumuyla birlikte dillendirmesi şer cephesini ciddi şekilde endişeye sevk etti. Bu adam kim oluyordu da sıradan bir vatandaş olarak bu yüce hakikatlerin neşrine kalkışabiliyordu?

Laik sistemde buna nasıl olur da izin verilir? Bu dam zülfüyare dokunma cesaretini nereden almıştı? Putlaştırılmış izm, fikir ve ideolojileri, şahsiyetleri, İslam’a zarar vermek niyetiyle kurulmuş örgüt ve dini oluşumları hangi cesaretle yerden yere vurabiliyordu? İşte bu sebeple ortadan kaldırılması icab etti. Zira onun ağzından çıkan iki kelimeden biri Kur’ân idi. Bu da Kur’ân’a “köhne kitap” diye bakanları çıldırttı.

Aynı senaryo ve aynı kirli eller asrımızın bir Ebu Zer’ini hedefe koydu. Ramazan Hoca, tıpkı bir Sümeyye ve Yasir mesabesindedir. Onlar Müslüman olduklarından dolayı şehid edildiler. Ramazan Hoca İslam’ın hakikatlerini meydanlarda haykırdığından dolayı şehit edildi.

Sesini duyurdu

Onun yolu Ebu Zer-i Gıfarilerin, Abdullah bin Mesud’ların, Ömer ve Ebu Bekirlerin yoludur. Yolu Rabbani bir yoldur. Çünkü en büyük hakikat olan İslam uğruna şehit olmuştur. Diyarbakır’ın asil evlatlarının içinden daha nice Ramazan Hoca hocalar çıkacaktır. Diyarbakır insanı korkusuzdur, cesurdur ve inandığı hakikati hiç gözünü kırpmadan haykıracak yapıdadır. Onlar Şeyh Said’in, Bediüzzaman Said Nursi’nin, Ali Haydar Bengi’nin izinden giden şehadet adaylarıdırlar.

İslami hakikatlerin köşe bucak, yol yol, meydan meydan, cadde cadde neşrinde büyük bir eylem gücü ve şuuruna sahip cengaverlerdir. Bu cesaret ve gözü pek duruşlarıyla Anadolu’nun bütün mü’min muvahhid gençlerine örnektirler. Şeriat uğruna canlarını feda etmede her biri metropollerin birer fedaisi olamaya adaydırlar.

Ramazan Hoca çok sevdiği Rabbine kavuştu. Geride büyük bir mesaj bıraktı. O da şu en büyük hakikat olan İslam uğruna hayatın feda edilmesi gerektiği inancıdır. O, Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem’in işaret etmiş olduğu şu tehlikeyi aşmış biri olarak hep yad edilecektir: Dünya sevgisi ve ölüm korkusu. Bir cami avlusunda tespih satan bir muvahhidin dünyalık bir korkusu olabilir mi? Allah yolunun korkusuz erleri ölümden korkarlar mı? Onu ne dünyalık şeyler kandırabildi ne de ölüm korkusu.

Rabbine kavuştu

Şehit Ramazan Hoca Rabbine kavuştuğu günün akşamında yaşlı bir teyze, Ramazan Hoca’nın işlettiği çay ocağının önünde ağlıyor. İnsanlar neden ağladığını sorduklarında “Her akşam gelir, Ramazan Hoca’nın elinden yiyeceğimi alır ve giderdim.” cevabını vermiş. Artık Ramazan Hoca yoktu. Akşam yiyeceğini ellerinden alacağı Diyarbakır’ın pak, muhlis, saf ve temiz evladı çok sevdiği Rabbine kavuşmuştu.

Bize düşen onun geride bıraktığı İslam davasını omuzlamak, dünyanın tüm metropollerinde gür bir seda ile haykırarak milyonların o ebedi hakikatten doyasıya içmelerine vesile olmaktır. İnsanlar cemaat olarak da ferdi olarak da büyük işler başarabilirler. Ramazan Hoca ikinci yolu tercih etti.

O tek başına bir ümmet oluverdi ve tevekkül ettiği Rabbi onu muvaffak kıldı. O, mesajını milyonlara ulaştırdı. Giderken de ferdi davette güzel bir örnek oldu. O, Diyarbakır’ın bağrından çıkmış bir mü’min olarak, ferdi davet yolunda Allah tarafından şehadetle taçlandırılmış halde bu hayata veda etti.

Prof. Dr. Mehmet Akbaş/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Hazreti Huzeyfe’nin ürperten vasiyeti…

Hazreti Huzeyfe radıyellahu anh, İslâm’ın gelmesinden yıllar önce Mekke’den Medine’ye yerleşen bir ailenin oğludur. Mekke’den …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.