Ben bu işlerden anlamam!

1984 yılında ilk görev yerim Engilekin/ Karandu mahallesindeki camide vazifeli iken yaşadığım bir hatıramı anlatmak istiyorum. Bir gün 90 yaşın üzerinde ama zekâsı çok kuvvetli Halil Onbaşı Amca yeğenini ziyarete gelmişti Çaybaşı Köyü’nden. Onların köyünde bir Cuma yaptığım vaazdan beni tanıdığı için bizim camiye de uğradı.

Kendisi kurtuluş savaşına katılmış ve dokuz gün Yunan muhasarası altında kalmış, atların dışkısından ayıklandıkları arpaları ve otları yiyerek bu muhasaradan kurtulduklarını akşam namazından yatsı namazına kadar sanki o günleri tekrar yaşıyormuş gibi ağlayarak anlatmıştı. Bu sayede aramızda fazla muhabbet çoğaldı, bazen ben ziyaretine gidiyordum, bazen de yeğeninin traktörüyle o benim görev yerime geliyordu. Hatta bana; “Ben ölürsem cenazemi sen yıkayacaksın” diye de tembih ediyordu.

Bir gün sabah namazından sonra arkadaşlarla, rahmetli babama kurban almak için erkenden Hasan Dayı’nın köyün üst tarafında olan evine doğru gidiyorduk. Çaybaşı’ndan çok sevdiğim Halil Onbaşının oğlu Cemil Abi yukarıdan aşağıya doğru hüzünlü bir şekilde geliyordu. Anlamıştık bir şey olduğunu.

Selam verdi ve “Osman Hocam babam sizlere ömür, bu gece vefat etti. Seni almaya geldim, cenazeyi yıkaman için” deyince ben de; “Sizin Hocanız varken benim yıkamam ayıp olmaz mı? Onun görevine müdahale etmiş olurum” dedim. “Zaten hocamız yıllık izinde, ayrıca babamın vasiyeti var, lütfen gidelim” diye açıklamada bulununca “De haydi öyleyse gidelim” dedim.

Bu benim görevim içerisinde yıkayacağım ilk cenaze olması dolayısıyla biraz da çekiniyordum. Kara Celal Amca’nın traktörü ile köye vardık. Köyün emekli imamı kefeni hazırlamış, suyunu kazanlara koymuş beni bekliyorlar. Selam ve hoşbeşten sonra mevtayı teneşir tahtasına koyduk, baktım yıkayacağımız yer açık bir alan, hemen bir ip getirip çevredeki ağaçlara bağlattım evden kilim, battaniye ve çarşafla cenazeyi sadece kendi görebileceğimiz bir alana aldık.

Yıkayan, sabun köpürten ve yardım edenden başkasını dışarıya alarak cenazeyi yıkamak için kolları sıvadık. Emekli Hocamıza yıkaması için teklif ettim; “Vasiyeti sana hocam ben yanında yardımcı olurum” dedi. Baktım kaçacak bir yer yok… İş başa düştü.

İlk defa çıplak elle bir cenaze yıkayacaktım. Ayakucuna geçtim kimseye çaktırmadan mevtanın ayağından tuttum, buz gibi soğuk, aynı soğukluk sanki benim tepemden girdi ayağımdan çıktı. Artık korku ve heyecan kalmamıştı.

Cenazeyi çok güzel bir şekilde yıkadık, bu arada (yeni rahmet i rahmana kavuşan) Kavacık Köyü İmam Hatibi Kemal Menteş Hocam da gelerek bizzat yıkamada yardımcı oldu. Namazı kılındı, helalleşme yapıldı, cenaze defnedildi. Yasinler, tebârekeler ve diğer sureler okundu ve dualar yapıldı.

Çevre köylerden gelenler ve diğer misafirlere ikram için davet edilince ben; “Kusura bakmayın, bu ikram cenaze evinden mi yoksa komşulardan mı?” diye müdahale edince “Hocam, komşular bir araya gelerek yaptılar” dediler. İslam a göre cenaze evinden yemek vermenin uygun olmadığını münasip bir lisanla anlattık. Yemekler yendi, çaylar içildi, tam kalkacağımız zaman emekli imam ve köyün muhtarı; “Hocalar otursun” dedi. Yemekler yendi, çaylar içildi daha başka yapılacak bir şey kalmadı… Niye bekleyelim ki… “Hocaların az bir işi daha var” denildi. Ben niye denildiğini hissediyordum.

Çünkü emekli imamla muhtar –ki o da az çok hocalık yapabiliyordu- devir çevirmek için bir telaş içine girdiler. Yanımıza geldiler, ben bilmiyormuş gibi; “Hayırdır hocam daha ne var?” deyince; “Cenazenin devirini çevireceğiz (yani ıskat-ı salatı)” dediler. Ben de “Yemin ve savma kefaret var ama namaza Kur’an da ve Sünnet’te bir delil yok. Hem de durumu olmayanların damdaki hayvanlarını sattırıp devir çevirmek için zorlanmaları hoş değil” dedim.

Bu yanlış uygulamayı birileri durdurması lazımdı, o da âcizane bana ve sevgili okul arkadaşım Kemal Menteş Hocam’a nasip oldu. Halil Onbaşı’nın oğlu Cemil Abi boynuma sarıldı; “Hocam eğer bu devir çevrilmezse köyde beni gezdirmezler. Ne olursunuz bu seferlik yapıverin.” Emekli hocam ile muhtar da çok bozuldu. Bu güne kadar yapılagelen bir uygulama nasıl olur da yeni hoca olmuş bu kişiler tarafından engellenir, belki de böyle düşünüyorlardı.

Devir için ayarlanan paraları alarak Halil Onbaşı’nın oğlu Cemil Abi’ye teslim ettim ve bunlardan almanın caiz olmadığını ve fakir fukaraya vermesini söyleyerek oradan ayrıldık. Böylece bir yanlışa çanak tutmamış olduk elhamdülillah. 

Bu vesileyle 15.05.2021 tarihinde aramızdan ayrılan gönül insanı, güler yüzlü, tatlı sözlü Kemal Menteş Hocama Allah’tan rahmet diliyorum, menzili mübarek olsun. Onun hafızalarımızda bıraktığın güzel imaj ve güzel insan örnekliği hiç bir zaman kaybolmayacak.

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Bize nasıl kıydınız?

Bir otobüs yolculuğundayım, yolcuların birçoğu uyuyor. Önlerindeki ekranlardan akan pislikleri izleyerek günah bataklığına batanlar da …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.