Fasıklar kimlerdir?

Kur’an-ı Kerim’deki odak kavramlardan biri de “fısk” ve “fasık” kavramlarıdır. Kavramın şirk, küfür, nifak, irtidat, cürüm, isyan, günah ve fesatla ilgisi vardır. Hatta Kur’an-ı Kerim’in farklı kelimelerle ifade ettiği tüm günah kavramları fısktır. Kelime olarak, hurma ve benzeri şeyler için kabuğunu yırtıp çıkmak; belirli bir sınırı aşmak anlamına gelen fısk veya füsûk kökünden türemiş bir sıfattır. İşlevsel anlamda küfürden daha umumidir. Zalim de fasıktan daha umumidir.1

Şeriatta, Allah Teâlâ’nın emrine itaat ve boyun eğmekten veya dinin insan hayatı için belirlediği sınırlardan çıkmaktır.  Her küfür fısktır ama her fısk küfür değildir. Şöyle de denilebilir her kâfir fasıktır ama her fasık kâfir değildir. Fıskın en üst derecesi şirk, en alt derecesi ise küçük günahlardır.2 Tanım bağlamında ifade edersek; küfrü tercih edenler,3 kitap ehli,4 ve münafıklar5 fasıklar grubundandır. Bu ayetlerin verdiği mesaja göre tüm küfür grupları en ilkelinden en modernine kadar fasıktırlar.

Fasık kimdir?

Kelimenin terimsel tanımı Kur’an’da şöyle yapılmıştır: “(Meleklerin arasında yaşamakta olan) o (İblis, aslen) cinlerdendi ve (Âdem’e secde etmemekle) Rabb’inin emrine karşı geldi.”6 Yani; “İlahi buyruğa itaat etmeyerek Allah’ın emrinden çıktı.” Allah’a itaatsizlik ve isyan olarak ifade edilen bu kavramın hem itikadi hem de ameli alana taalluku vardır. Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz, küfrün tüm türleri fasıklıktır. Buna muharref dinler ve ideolojik dinler dâhildir.

Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirmemek de yine aynı şekilde dâhildir. Farzları ve vacipleri terk etmek, Hazreti Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem’e ittiba etmemek, haram işlemek, mekruhlara dalmak fasıklıktır. Fasıklık kâfirlerin hem inançlarını hem de amellerini içine alırken Müslüman birinin sadece günahlarını ve hatalarını muhtevidir.  

Fısk kavramı Kur’an’da 54 defa geçmesine rağmen bir defa mazi fiil formunda kullanılır. 41 ayette de ism-i fail formunda geçer. Yüce Allah fasık kavramını zaman zaman mü’min kavramının karşıtı7 olarak ifade etmiştir: “(Allah’ın ayetlerine) inanan bir kimse, (onları reddederek) yoldan çıkmış olan biriyle hiç eşit tutulabilir mi? Elbette tutulamaz”8 Müslüman, müşrikle bir tutulmaz.9 Bu ayete fasık küfür anlamında kullanılmıştır.

Fasıklar cehennemde

Bu ayet-i kerime bazı kâfirlerin Müslümanlara; “Ahirette sizinle bizim yerimiz aynı olacak, Allah katında eşit olacağız” demeleri üzerine, Müslümanlarla müşriklerin aynı konumda olmayacaklarını belirtmek üzere nazil olmuştur. Müslümanlar, sevap, şeref ve derece bakımından üstün olup cennete girecekler. Fasıklar ise ebediyen kalmak için cehenneme gireceklerdir.10 Bu neticeye aynı surenin (Secde Suresi’nin) 20. ayetinden hareketle varılmıştır. Fasıklar için “ebedi cehennem” yorumunun yapılması, kastedilenin müşrikler ve kâfirler olduğunun kanıtıdır. Zira Müslüman birisi günah işlemeyi helal kabul etmedikçe ebedi olarak cehennemde kalmaz. Ehli sünnet bu konuda müttefiktir.

Bilinmesi gereken önemli bir husus da fasıklar itikadi bir sınıf değildirler. İtikaden insanlar; mü’min, münafık ve kâfir diye kategorize edilirler. Fasıklık bir niteliktir. Kâfirlerin ve münafıkların hem inançlarını hem de amellerini kapsar. Müslümandan zuhur eden günahlar için “fısk” nitelemesi kullanılsa da imanı için asla kullanılmaz. Bu çerçeve de şu hükmü bir daha yineleyelim; faili helal görmedikçe hiçbir fasıklık ameli Müslüman bir şahsiyeti dinden çıkarmaz. Onun ebedi cehennemde kalmasını gerektirmez. Fasıklık sıfatı 54 ayette geçmesine rağmen tüm kullanım biçimleri kâfirler; müşrikler, Yahudi ve Hristiyanlar, münafıklar içindir. Tüm bu ayetlerin içerisinde sadece bir ayette yalan söyleyen ve toplumu yanıltmak isteyen bir Müslüman için kullanılmıştır.11

İnkar fısktır

Kur’an-ı Kerim fasıklığa neden olan davranışları açıkça beyan etmiştir. Bunlar küfür ehlinin inançları ve davranışlarıyla alakalıdırlar. Müslümanların bu tanıtımdan yola çıkarak kendilerini zihnen ve amelen korumaları şarttır. Zira, itikadi fıska düşenler buradan çıkmadıkça ameller kabul olmaz.

Kişiyi fıska götüren tüm itikadi ve ameli davranışlardan uzak kalmak şarttır. Özellikle itikadi fısk olan şirkin, küfrün tüm türlerine karşı uyanık olmak gerekir. Bu da  Kur’an’a vakıf olmak ve Sünnet’i hayata hâkim kılmakla mümkündür. Kur’an, fasıkları nitelikleriyle beraber tanıtmıştır. Vahye muhatap olan kimseler Kur’an’ı kendilerine nazil oluyormuş gibi bir bilinç içerisinde okuyacak olurlarsa fısktan da korunurlar.

Fasık sıfatını almamak için sahih bilgi kaynaklarına sahip olmak esastır. Bunlar selim akıl, selim duyular ve vahiydir. Sonuncusunun içerisinde Kur’an ve sünnete ait bilgiler vardır. Modern insan epistemolojik olarak vahyi hayatın dışına attığı için zihnini asılsız ve gerçekliği olmayan bilgilerle doldurmaktadır. Bu bilgilerle hayatlarına anlam vererek ilahi buyrukların karşısına geçmektedirler. Bu karşı geçişi hangi form ile gerçekleştirirlerse gerçekleştirsinler fasık nitelemesinden kurtulamazlar. Bu nitelemeden kurtaracak olan şeyler; sahih bir iman Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in temsiline hakkıyla uymaktır.

Fıskın en büyüğü

Allah Teâlâ’yı ve Resulünü inkâr etmek. Fıskın en büyüğü ve en kötüsü budur. Şu ayet bu konudaki delilimizdir: “Onlardan (münafıklardan) ölen hiç kimsenin cenaze namazını kılma ve mezarının başında (dua etmek için sakın) durma! Çünkü onlar, Allah’ı ve Elçisini inkâr ettiler ve (fırsat varken tövbe de etmeyip) kâfir olarak ölüp gittiler. (Sonunda, uğrunda kâfirliği bile göze aldıkları dünya nimetlerini bırakıp gittiler.)”12 Ayette kastedilen fıskın nedeni Allah’ı ve Peygamberini inkârdır. Önce bunun bilinmesi gerekir. Bu inkârları nedeniyle “fasık olarak geberip gittiler.”13

Ayetin bağlamına baktığımızda fasıkların münafıklar olduğuna işaret vardır.14 Zira cenaze namazı kılınmaması istenen münafık elebaşı kâfirliğini gizleyen fakat menfaati gereği Müslüman gözüken Abdullah bin Übey’dir.15 Bu ayette münafıkların fasık diye nitelenmelerine neden olan sebep, Allah Teâlâ’yı ve Resulünü inkârdır. Çünkü onlar imanlarını açıklayıp küfürlerini gizlediler.16

Uluhiyet ve Rububiyeti inkâr eden (İslâm’dan başka dinlere inanlar ve ideolojileri hayat tarzı olarak seçenler) herkes fasık olduğu gibi Yüce Allah’ı emir alanında kabul etmeyen ve Peygamberinin sünnetini reddederek onu işlevsiz kılan herkes fasıktır. Zira sünnetin ve hadislerin kurumsal inkârında peygamberliği geçersiz kılma ameliyesi vardır. Bir kimse Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in peygamberliğine iman etse fakat sünnetini reddedecek olsa bu peygamberlik kurumunu işlevsiz kılmaktır ki gerçek inkâr sayılır. Zaten münafıklar Peygamber Efendimiz’in hayata müdahil olan tekliflerine karşı çıkıyorlar ve onun getirdiklerinin toplumda karşılık bulmasını istemiyorlardı.

Münafık kimdir?

En tehlikeli itikadi grup olan Münafık; “İslâm’a (şeriata) bir kapıdan girip, diğer bir kapıdan çıkmak suretiyle dini inkâr eden kimsedir.”17 İmanlarını dille söyleyip küfürlerini kalpte gizlemek; hayır yönlerini gösterip şerlerini saklı tutmak18 diye de tanımlanan münafıklık, en anlaşılır biçimiyle Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmıştır: “İnsanlardan öyleleri de vardır ki (kalpleriyle) iman etmedikleri hâlde (dilleriyle) Allah’a ve ahiret gününe inandıklarını söylerler.”19

Münafık diye tanımladığımız bu itikaden sapık grup Mekke döneminde ortaya çıkmamıştır. Bunun çeşitli sosyal ve psikolojik nedenleri vardır. Yüce Allah, İslâm toplumunun kanseri sayılan bu büyük tehlikeye; münafıklığa karşı Medine döneminde Bakara, Âl-i İmran, Nisa, Maide surelerinde Müslümanlara detaylı uyarılarda bulunmuştur. Hatta bu dönemde Münafikun Suresi diye müstakil bir sure göndererek Müslümanlar teyakkuz hâlinde tutulmuşlardır. Berae, Fadiha adlarıyla da bilinen Tevbe Suresi’nde ise münafıkların tüm nitelikleri detaylarıyla verilmiştir. Tevbe Suresi’ni iyi okuyan bir Müslüman, münafıklık illetinden ve onların fısklarından kendilerini koruyabilirler.

Münafıklar, Medine döneminde cihadın mukatele boyutuyla ilgili ayetler nazil olduktan sonra zuhur etmişlerdir. Cihad ibadeti olmasa ve İslâm dini, iman ettiğini iddia eden kimselerden yerine göre canda ve malda fedakârlık istemeseydi belki de münafıklar zümresi tarihte hiç olmayacaktı. Onları ortaya çıkaran esas neden, cihadın mukatele boyutunun farz kılınması ve dinin onlardan canlarıyla ilgili fedakârlıkta bulunmalarını istemesidir. Dini tekliflerin menfaatlerine dokunmasıdır. Pragmatik bir anlayışa ve imana sahip olan kimse, elbette ki cihadla ilgili bu ilahi isteğe olumlu cevap vermemiştir ve vaziyeti idare etme yoluna gitmiştir. Cihad samimi Müslümanlarla münafıkları birbirinden ayırt eden bir mihenk taşıdır. Münafık hep almaya alışkın iken, Müslüman canı dahil her şeyini Allah için vermeye de hazırdır.

Kur’an-ı Kerim münafıkların çirkin niteliklerini mü’minlere şöyle anlatır: “Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirinden (yanadır ve hepsi aynı)dır. Onlar birbirlerine dince uygun görülmeyen davranışları emrederler, iyi ve güzel olanları ise yasaklarlar. Çok da cimridirler. Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları kendi hâllerine terk etti. Şüphesiz ki münafıklar, (Allah’a) itaat etmeyen (azgın) kimselerdir.”20

Allah’ı unutmak gerçek fasıklıktır. Hayatın tüm alanlarındaki zikir; her an Allah Teâlâ ile olma hâli ve bilinci, fısktan kurtulmak içindir. Zira Allah Teâlâ’nın azametini düşünen ve ayetlerini bilen; marifetullah konusunda derinleşen bir Müslüman asla nifak ahlakıyla bezenmez. Buna bağlı olarak fısktan ve fasık ameller üzerinde ısrar etmekten uzak durur. Özellikle de Resulullah’ın şu uyarılarına dikkat eder. Çünkü; “Konuştukları zaman yalan söylemek, vaat ettiklerinde caymak, emanete ihanet etmek”21 münafıkların karakteri olmuştur. “Ahdine riayet etmeyenin dini yoktur, emaneti yerine getirmeyenin imanı yoktur.”22 Uyarısı da birinci derecede nifak ahlakına batmış kimselere söylenmiş fakat diğer insanlar da uyarılmışlardır.

Şirk fısktır

Şirk en büyük fısktır ve müşrikler fasıktırlar. Allah Teâlâ’nın ayetlerini yalanlamak fısk ve küfürdür. Peygamberler Allah Teâlâ’nın ayetlerini tebliğ eden elçilerdir. Getirdikleri ayetler hidayettir. Hâl böyleyken bu ayetleri) inkâr edenler Allah celle celaluh’u reddetmiş olurlar ki bu durum tam bir fasıklık örneğidir. Konuyla ilgili şu ayet gayet açıktır:

“Biz Peygamberleri, ancak (cennet nimetleriyle) müjdelesinler ve (cehennem azabıyla) uyarsınlar diye göndeririz. (Yoksa onların, kendiliklerinden ayetler getirme yetkileri yoktur.) O hâlde, kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder de durumunu düzeltirse, işte onlar Hesap Gününde ne korkuya kapılacak ne de üzülecekler! Ayetlerimizi inkâr edenlere gelince, Allah’ın emrine başkaldırıp yoldan çıktıkları için, onlar da (can yakıcı bir) azaba uğrayacaklar.”23

Bu ayetlerin geçtiği Enam Suresi Mekke’de indirilmiştir. Dolayısıyla bu ayette anlatılan fasıklar, Mekkeli kâfirlerdir.24 İnkârları, putları vasıta varlıklar kabul edip tapınmaları, ayetleri ve mucizeleri yalanlamaları ve imansızlıktan kaynaklanan kötü amelleri nedeniyle fasıklar olarak anılmışlardır.

Vahyi inkâr fısktır

Vahyi inkârda direnen ve ayetleri kabule yanaşmayan Yahudiler de aşağıya aldığımız ayette kastedilen fasıklardır.25 Şu ayeti bu konuda delil getirebiliriz: “Ant olsun ki biz sana (insanlığı hidayete erdirecek, mutlak doğruyu anlatan) apaçık ayetler indirdik. Onları fasıklardan başkası inkâr etmez.”26 Yahudilerin Fasıklıklarının asıl nedenini bir önceki ayette görmek mümkündür. Ayetin meali şöyledir: “Her kim ki Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e, Mikail’e düşman olursa bilsin ki Allah kâfirlerin düşmanıdır.”27

Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem Yahudi milletinden olmadığı için ona düşmanlık gösterdikleri gibi; “Cebrail bizim sırlarımızı Muhammed’e deşifre ediyor” diye vahiy meleğine de düşman olmuşlardır.28 Hem Allah’ın kudretini ve dilemesini kabul etmediklerinden, meleklere bile dil uzatıp haddi aşmalarından ve Peygamber Efendimiz’in risaletini bile bile inkarlarından ötürü bu ayetler grubunda Yahudiler fasıklar olarak nitelenmişlerdir.

Kur’an bütünlüğü içerisinde ise Yahudilerin fasıklıklarını onlarca madde hâlinde göstermek mümkündür. Bu konuda Bakara, Âl-i İmran, Nisa, Maide ve Tevbe surelerinde önemli ipuçları vardır. Allah Teâlâ’ya, peygamberlerine, meleklerine, ahiret hayatına, insanlara ve tabiata karşı Yahudilerin haddi aşmaları yüzlerce ayette verilmiştir. Amaç, Yahudileri nitelikleriyle tanıtıp insanların bir “Yahudileşme” temayülüne girmelerini önlemektir. Bir diğer amaç ise Yahudileri tüm nitelikleriyle anlatıp insanların özelde de Müslümanların bu zalim kavmin şerrinden korunmalarını temin etmektir. Yahudileri iyi tanıyan milletler buna göre ekonomik, siyasi ve ahlaki tedbirler alarak bu fasık toplumdan korunabilirler.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 Tevbe 9/84.
2 Geberip gittiler ifadesi argo değildir. Benzeri kullanımlar Kur’an’da vardır. Müslüman gözüküp kâfirlerle beraber iş çevirenlerin akıbetini güzel açıklayan bir deyimdir. (M. S.)
3 Mücahid, Tefsir, s. 103.
4 İbni Kesir, Ebu’l Fida İsmail, Tefsir’ü-l Kur’an’l azîm, c. II, s. 362; el-Kâri, Molla Ali, Envâr’u-l Kur’an ve Esrar’u-l Furkan, c. II, s. 328.
5 Sâbunî, Muhammed Ali, Kıbes min nur’i-l Kur’an-ı Kerim, c. IV. S. 70.
6 Enam 6/48-49
7 Mukâtil, Tefsir, c. I, s. 347.
8 İbni Vehb, el-Vâdıh, c. I, s. 38; Zemahşeri, Keşşaf, c. I, s. 171.
9 Bakara 2/99
10 Bakara 2/98
11 Bak: Zemahşerî, Keşşaf, c. I, s. 169.
12 İsfahanî, Râğıp, Müfredât-ü elfaz’i-l kerim, s. 636-7; Zemahşerî, Keşşaf, c. IV, s. 351.
13 Elif Efendi, Hasirizade, En-Nur’u-l Furkan, c. II, s. 132.
14 Bak: Tevbe 9/84
15 Bak: Âl-i İmran 3/110
16 Bak: Tevbe 9/67
17 İsfehanî, Müfredât, s. 819. 
18 Cürcânî, et-Ta’rifât, s. 245. 
19 Bakara 2 / 8. 
20 Tevbe 9 / 67. 
21 Buharî, 25, İman 
22 İbni Hanbel, Müsned, III / 135.
23 Kehf 18/50
24 Mukatil, Tefsir, c. III, s. 29. Ayetteki fasık kelimesini bazı müfessirler henüz Müslüman olmamış olan Velid b. Ukbe ile açıklamışlardır. (İbni Vehb, el Vâdıh, c. II, s. 166; Vâhidî,Esbab’u-n nüzul, s. 269; Şevkânî, Feth’u-l Kadir, s. 1438.) Bu bir yorum olabilir fakat mutlaklaştırmak tarihsel olarak hatalıdır. Ayetin geçtiği sure Mekkî’dir ve henüz Velid de Müslüman olmamıştır. Medine’de sonradan meydana gelen bir olay bazı kaynaklarda nüzul sebebi olarak verilmiştir ki buna katılmak mümkün değildir.
25 Secde 32/18
26 Yahya b. Sellam, Tefsir, c. II, s. 692.
27 Mâturîdî, Te’vilât, c. VIII, s. 340; İmam yukardaki yorumda mutlak kâfir olarak ölenleri kast etmiştir. Ayetin bizzat aslı buna şahitlik etmektedir. (M. S.)
28 Bak: Hucurat 49/6

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.