Abdullah ne güzel bir gençsin sen…

Ankara’nın en güzide mekânlarından birisi de Öz Elif Sitesi’dir. Samsun’dan bir arkadaşım Ankara’ya gelmişti. Onunla telefon görüşmesi yaptık ve Öz Elif Sitesi’nde buluşmak için sözleştik.

Akşam saatlerinde verilen adrese gittiğimde hepsi de birbirinden değerli birçok insanla tanışma fırsatı buldum. İçlerinde beni en çok etkileyen birkaç ay önce iman eden Abdullah isimli kişiydi.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı yazarlar-geylani-akan.png
Geylani Akan

Bu kardeşimiz Almanya’dan Türkiye’ye seyahat etmek için gelmiş, kaderi ilahi onu Samsun’da çok değerli bir âlimle tanıştırmış. Hocanın konuşmalarından çok etkilenerek iman etmiş ve hemen neler yapması gerektiğini hocaya sormuş. Okuyucularımızın buraya dikkat etmelerini istiyorum. İmandan sonra ilk olarak, “İmanın gerektirdiği sorumluluklar nelerdir?” diye sormuş. Bu hassasiyet aslında her Müslüman’da olmalıdır.

Buna benzer bir olayı Almanya’da yaşamıştım. Akşam iman eden bir Alman, Hoca’ya aynen şöyle bir soru yöneltmişti: “Ben şimdiye kadar gayrimüslim olarak yaşadım ve şimdi Müslüman oldum; o halde kimi örnek alarak yaşamam gerekiyor?”

Hoca: “Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’i örnek alacaksınız,” deyince, Alman demişti: “Söyler misiniz o zaman Hazreti Muhammed akşam ne zaman ve nasıl yatmış, sabahleyin de ne zaman kalkmış?”

Bu sözler üzerine Hoca’nın gözleri dolmuş ve şu ibret verici sözleri söylemişti: “Asıl benim iman etmem gerekiyor.”

Biz yine Abdullah’a dönelim. Hocaefendi, Abdullah’a gereken bilgileri söylerken hac mevsimi olduğu için biraz da hac ile ilgili bilgi verince Abdullah hemen sormuş: “Ben de hacca gidebilir miyim?” Hocaefendi’den, “Tabii ki gidebilirsin,” cevabını alınca çok sevinmiş ve hemen hac hazırlıklarına başlamış. Hac görevini ifa etmiş ve memleketine gitmeden tekrar Türkiye’ye dönmüş. İşte bizim Abdullah’la görüştüğümüz gün, onun hacdan döndüğü ilk günmüş.

Uzun boylu, sarışın, hafif sakallı ve genişçe elbiseler giymiş birisiydi. Alman olduğunu anlamak çok zordu. Birkaç kelime Türkçe biliyor ve sık sık şöyle diyordu: “Ben doymadı hacca, ben doymadı Peygamberimize.”

Tekrar hacca gitmek için Hocaefendi’den izin istemiş; fakat Hocaefendi, “Hacca gitmek Allah’ın emri olduğu gibi anne babayı ziyaret etmek ve onlara gereken hürmeti göstermek de İslam‘ın önemli saydığı şartlardandır” diyerek izin vermemiş.

Abdullah’taki güzel haller görülmeye değerdi. Kendisine bir program yapmış. İlk işinin Kur’an’ı Kerim’i öğrenmek ve anlamaya çalışmak, ikinci işinin Peygamberimizin hayatını ve ibadet etmesi için gerekli olan fıkıh bilgisini öğrenmek, üçüncü işinin de İslam’a hizmet etmek için neler yapması gerekiyorsa onları yapmak olduğunu söylüyordu.

Abdullah bize birçok ders verdi, ondan çok şey öğrendim. “Zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sakın boş durmayın! Ömür çok kısa… Allah bizlere böyle bir nimeti nasip etmiş, daha çok insanın İslam ile tanışması için durmadan çalışalım; yoksa imansız gidenler bizi Allah’a şikâyet ederler” diye bize tavsiyelerde bulunuyordu.

O zamanlarda Abdullah iman edeli 2 ay olmuştu, fakat sanki yılların âlimi gibi konuşuyordu. O konuşurken şahsen ben ter döküyor, boş geçen günlerimi gözden geçiriyordum. İslam, iman ve ilim; hem nur, hem de en büyük rütbedir. Bunlara sahip olanlar cihana hükmeder. İslam ve iman merdiveninde terakki edenler, en mesut ve bahtiyar kişilerdir.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.