Şeytanın dostları kimlerdir?

Yüce Allah yarattığı andan itibaren kullarından, şeytana itaat ve ibadet etmemeleri hususunda söz almıştır: “Ey Âdemoğulları! Ben size, (vaktiyle gönderdiğim vahiyler ve elçiler aracılığıyla) “Sakın şeytana kulluk (ve itaat) etmeyin; (Yani, ‘Lâ ilâhe illallah… Emirlerine kayıtsız şartsız itaat edilmeye lâyık hiçbir güç, hiçbir otorite yoktur… Mutlak güç ve otorite Allah’a aittir; yaratma da emretme de O’na aittir’ deyin. Çünkü) şeytan, sizin (mahvolmanız için elinden geleni yapmaya and içmiş amansız ve acımasız bir hasmınız,) apaçık bir düşmanınızdır!” dememiş miydim?”1

Allah celle celaluh kullarına; şeytana tapmama ve şeytanın vermiş olduğu vesveselere itaat etmeme konusunda tavsiyelerde bulunmuş, aklî ve naklî birçok deliller de sunmuştur.2 “Şeytana ibadet etmeyin” ifadesinin anlamı; “şeytana itaat etmeyin” demektir. Yani insan, sadece şeytana secde etmekten men olunmakla kalmıyor, aynı zamanda ona uymaktan boyun eğmekten, teslimiyetten ve itaat etmekten de men olunuyor. İşte bu bağlamda itaat, ibadet anlamı taşır.3

Şeytana ibadet ve itaat eden kimseler, şu ayette beyan edildiği gibi kıyamet gününde kendileri için şeytandan başka velî; dost ve yardımcı(!) bulamazlar: “Andolsun ki senden önceki (çağlarda hüküm süren) toplumlara da elçilerimizi göndermiştik fakat şeytan, yaptıkları çirkin işleri (allayıp pullayarak) onların gözüne güzel göstermiş (ve böylece onları inkâra) sürüklemişti. Ve işte aynı şeytan, bugün de (inkârcıları aldatarak,) onların (yol göstereni, karar vereni, danışmanı) dostu olmuş! (Şeytanı dost edindikleri için) can yakıcı bir azap var onlara!”4 Azabı hak eden bu insanlar şeytana uydular ve peygamberlerin yoluna tâbi olmadılar. Sırat-ı müstakime tabi olmak yerine, şeytanın uydurduğu ve süslü gösterdiği parelel yollara girdiler. Hayatlarını oralarda devam ettirdiler. Netice de şeytana dost ve arkadaş oldular.5 Dostluğun sonucu da cehennemle noktalandı.6

Sürekli vesvese

İnsanı dosdoğru yoldan çıkarmak için Allah’tan mühlet isteyen şeytanın, mü’minlere, hakkın karşısında direnmeleri için sürekli vesvese verdiğine şu ayet işaret etmektedir: “(Ayrıca, kesilirken veya avlanılırken) üzerinde Allah’ın adı kasten anılmayan hayvanların etlerinden sakın yemeyin! Zira bu (çirkin davranışlar, Allah’ın emrine açıkça) karşı gelmektir. Şunu da iyi bilin ki tıpkı şeytanlar (gibi İslâm vahyinin karşısına dikilen Yahudi, Hıristiyan ve müşrik toplumların din ve siyaset önderleri)sizinle (daha etkin biçimde) mücâdele edebilsinler diye kendi (müttefik ve) dostlarına (yeni taktik ve stratejiler öğreterek şeytanca fikirle)r ilham edeceklerdir. (Dikkat edin;) eğer verdikleri hükmü benimseyerek onlara gönülden itaat edecek olursanız, kesinlikle siz de (Allah’tan başka varlıkların otoritesine boyun eğen birer) müşrik konumunda olursunuz! (Ve sonuçta, Allah’ın gazâbına uğrar, perişan bir duruma düşersiniz.)”7

Kâfirlerden, müşriklerden, münafıklardan ve zalimlerden olan şeytanlar, insanların akıllarını karıştırmak ve onları üzerinde bulundukları veya yaklaşmakta oldukları doğru yolda tereddüde düşürmek amacıyla ortaya çeşitli şüpheler atmak hususunda birbirlerine yardımcı olurlar. İbni Abbas radıyellahu anh’ın da ifade ettiği gibi; iki çeşit vahiy vardır. Birisi Allah’tan olan ki Resulüne vahyeder. Diğeri de vesvese şeklinde olan şeytanın ilhamı/vahyidir ki o da dostlarına vahyeder. İnsanlar, Allah’ın haram kıldığı şeylerde şeytanın vesvesesine itaat ederlerse müşrik olurlar.8

Şeytanlar kendilerine kayıtsız şartsız itaat edip boyun eğen kimseleri kendilerine velî edinirler. İşlerini onlar üzerinden yürüterek âlemde fesat çıkarmaya çalışırlar. Vesvese yoluyla velîleriyle; dost ve yardımcılarıyla iletişim kurarlar. Onların hile ve desiselerinden korunabilmek için şeytanın dostlarının tüm özellikleriyle tanımak gerekir.

Şeytana itaat ederek takva yolundan sapan kişi; şeytanın velîsi olur.9 Şeytanı veli edinen insanların birtakım özellikleri vardır. Bunların özelliklerini tanıyıp bu vasıflarla sıfatlanmamak gerekir. Kur’an’a göre şeytanın velilerinin özellikleri şunlardır:

Sivas Ulu Camii

Şeytanın Dostlarının Özellikleri

1- Şeytanın dostları taklitçidirler. Onların taklitçi olduklarını şu ayetten öğreniyoruz: “Onlara (yani müşriklere): “Allah’ın gönderdiği (Kitabın hükümlerine ve elçisi)ne uyun!” denilince: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola, (onların bize bıraktıkları töre, âdet, gelenek, hayat tarzı ve ideolojilere) uyarız!” derler. Peki, ya ataları akıllarını hiç kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise, (yine de onların izinden mi gidecekler?)”10

Âdetlere değer vermek, atalara, geçmişe saygıyla uymak tamamen yasaklanmış değildir. Birçok durumlarda gereklidir. Fasit olmayan âdetler fıkıh ilminde delil olarak bile kullanılır. Uyma ve taklit etme, sadece (diliyle) âlim olana değil, ancak doğruyu gösterip söyleyen ve ilmiyle yaşantısı doğru orantılı olan kimselere olmalıdır. Daha doğrusu, âlimin şahsına değil onun doğru olan ilminedir.11 Bu bağlamda ilmiyle amil olmayan, hayatı istikamet üzere devam etmeyen kimselere tabi olunmaz. Müslümanlara yol olarak; peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin gidişatı tavsiye edilmiştir.

2- Şeytanın dostları isyankârdırlar. Şeytanın velîlerinin isyankâr olduklarını haber veren Yüce Allah, ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Yahudiler arasında öyle (düşük karakterli) kimseler var ki kelimelerle oynayıp anlamlarını çarpıtıyor ve (Peygamberin huzurunda konuşurken, güya) inancınıza hakaret amacıyla (tıpkı sarhoş gibi) dillerini eğip bükerek: (“Semi’na ve eta’na!: İşittik ve itaat ettik” yerine) “Semi’na ve asayna!: İşittik ve isyan ettik!” (diyorlar. “Sen izin vermedikçe konuşamayız!” veya) “Asıl sen bizi dinle, çünkü sen dinlenilmeye lâyık değilsin!” (anlamına gelebilecek kaypak kelimelerle “Vesma’ ğayra musma’!” diyorlar.) Ve(hem “Bizi gözet!”, hem de “Hey, bizim çoban!” anlamına gelebilecek şekilde) “Râinâ!” diyorlar. Hâlbuki onlar, (kelimeleri çarpıtmadan, adam gibi;) “İşittik ve itaat ettik!” “Bize kulak ver!” ve “Bizi gözet (ve âdil bir hakem ve yönetici olarak aramızda hükmet!”) demiş olsalardı, elbette bu, kendileri için en doğru ve en uygun davranış olurdu. Fakat (öyle olmadı, çünkü) Allah, nankörce davranıp Son Elçiyi inkâr etmeleri yüzünden (kalplerini mühürleyerek) onları lânetlemiştir, (bundan dolayı içlerinden) pek azı hariç, iman etmezler.”12 İsyanlarına dayanak bulmak için de Allah’ın ayetlerini, O’nun kastettiği mânânın aksine tefsir edip yorumlarlar.13 Ayetler üzerinden demogoji yaparlar.

3- Allah’ın ayetlerinden yüz çevirirler. Onların ayetlerden yüz çevirici karakterlerini Kur’an şu şekilde dile getirmiştir: “Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Gerçekten biz, suçlu günahkârlardan mutlaka intikam alırız.”14 Rabbinin ayetleri; tüm ayet çeşitlerini içine alır. Vahiy de, kevnî ayetlerde Allah Teâlâ’nın ayetleridirler. Kur’an dikkatlice incelenirse şeytanların yüz çevirdiği, insanlarında yüzlerini çevirttiği bu ayetlerin aşağıda zikredildiği şekilde beş çeşit olduğu görülür:

  •  Yer ve göklerdeki her şeyde bulunan düzen; bir bütün olarak kâinat nizamında görülen ayetler,
  • İnsanın kendi yaratılışında ve fizyolojik yapısında görülen ayetler,
  • İnsanın sezgisinde, bilinçdışı ve bilinçaltında ve manevî kavrayış biçimlerinde bulunulan ayetler,
  • İnsanlık tarihinin sürekli tecrübesinde kendini gösteren ayetler,
  • Tüm bunların ötesinde, Allah’ın peygamberlerine gönderdiği ayetler.

Sayısız ayetin ihtarıyla bu denli farklı kanallardan uyarılan, kendisine görmek için göz, işitmek için kulak, düşünmek için akıl verilen; hâlâ tüm bu ayetlere gözünü, kendisine hakkı tavsiye edene kulağını kapayan, aklını yalnızca aptalca ve kör felsefeler üretmeye harcayan bir insan, sâdece lânetli bir zâlim olabilir.15 Yüce Allah, ayetlerinden yüz çevirenlere ahirette nasıl bir muamelede bulunacağını şu ayette gayet net olarak açıklamıştır: “Her kim de Benim öğüt ve uyarılarım(la dolu olan şu Kur’an)dan yüz çevirecek olursa, işte onu, (bitip tükenmeyen arzu ve ihtirasların yol açtığı doyumsuzluk, tedirginlik, ruhsal bunalımlar, vicdan azabı ve toplumsal çalkantılar yüzünden, mutluluk ve huzurdan yoksun, dar, kısır ve) sıkıntılı bir hayat beklemektedir; Hesap Gününde ise, onu kör olarak diriltip huzurumuza getireceğiz.”16

4- Şeytanın dostları, dünyayı ahirete tercih edip sadece lezzetlere tutunurlar. Onların dünyaya olan aşırı tutkularını şu ayetten anlıyoruz: “Onlar, âhirete karşılık (şu gelip geçici) dünya hayatını tercih eden, insanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve (sinsi propagandalarla hakîkati çarpıtarak) bu yolu (halkın gözünde kötü ve) eğri göstermeye çalışan kimselerdir. İşte bunlar, derin bir sapıklık içindedirler.”17

Ahirette kendilerine fayda verecek değerli işler ve Allah’ın rızasını kazanmak suretiyle O’na yaklaştıracak olan itaatin yerine isyanı ve dünya hayatının geçimliğini seçerler. Allah’a iman edip Allah katından Resulullah’a gelen şeyleri gönülden arzu eden insanları bu hakikatlerden caydırmaya çalışırlar.18

5- Şeytanın dostları, velîlerini Allah yolunda mücadeleden men ederler. Şeytanın dostlarının mü’minleri, cihad ibadetinden alıkoyma isteklerini şu ayette görüyoruz: “Doğrusu hakikati inkâr edenler, insanları Allah’ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar ve (kıyamete kadar) harcamaya da devam edeceklerdir fakat bu (yaptıkları harcamalar, ileride yüreklerini yakan) bir pişmanlığa dönüşecek ve sonunda yenilgiye uğrayıp perişan olacaklar! Ve (bundan da ders almayıp inkârcılıkta direten) kâfirler, topluca cehenneme sürülecekler!”19 Bir takım kandırma vasıtaları ve baskı unsurları kullanarak inanç ve eylemde onları Allah Teâlâ’nın yolundan uzaklaştırarak, hak yolda yürümekten engellerler. İnsan şeytanların olduğu gibi, gerçek şeytanlarında en düşman oldukları ibadet cihaddır. Çünkü cihad, bütün ibadetlerin güvenlik alanıdır. O kalktı mı diğerleri zaten varlık alanı bulamazlar.

7- Şeytanın velîleri alaycıdırlar. Onların alaycı kimliklerini bize şu ayet öğretmektedir: “İnkâr edenlere, bu dünya hayatı süslü gösterilmiştir.(Onlar, dünya nimetlerinden uygun biçimde faydalanarak bunları kendilerine bahşeden yüce Yaratıcıya şükredecekleri yerde; gözlerini sadece bu nimetlere diker ve sahip oldukları mal ve servetle gurura kapılarak)inananlarla alay ederler. Oysa (kötülükten, haksızlıktan titizlikle sakınıp korunan o) takva sahipleri, Diriliş Günü’nde onlardan çok daha üstün (makam ve) konumda olacaklardır. Allah, dilediğine hadsiz hesapsız rızıklar bahşeder.”20 Kâfirler ve onların bakış açısıyla değerlendirme yapan zavallılar, mü’minlerin yüklendikleri bütün bu işlerin ahmaklık ve gaflet gösterileri olduğunu tahayyül ederler. Çünkü bunlar, Allah’ın verdiği karşılığın, yâni; “sevab”ın ne olduğunu bilmediklerinden Allah yolunda kendini feda etmenin anlamını kavrayamazlar. Cihad ve daveti paraya ve diğer maddi değerlere çevirmedikleri için Müslümanları zaman zaman da ayıplarlar.

8- Şeytanın velîleri korkak olurlar. Kur’an bize korkaklığın şeytanî bir sıfat olduğunu şöyle ilan etmektedir: “İşte o şeytan, (yani kalbinize türlü vesveseler vererek sizi korkutmaya çalışan cin şeytanları ve sinsice aranıza sızarak, kâfirleri olduğundan güçlü gösterip cesaretinizi kırmaya çalışan düşman casusları, gerçek müminleri asla yıldıramazlar. Onlar) ancak kendi dostlarını, (kendilerine değer veren ve kendileri gibi imansız olan inkârcıları ve ikiyüzlüleri) korkutabilir. O hâlde, gerçek müminler iseniz onlardan değil, Benden (gelecek azaptan ve rızamı kaybetmekten) korkun!”21

İnsan, şeytanın içine soktuğu olumsuzluk hislerine kapılarak korkar ve hareketsiz kalır. Böylece hayat mücadelesindeki etkinliğini yitirir. Çünkü bu hisler, insana eşyayı olduğundan başka gösterir. Küçük problemler zihinde büyük ve çözülmez olur. Büyük meseleler küçülür ve önemsiz gözükür. Böylece, gerek korkuya kapılarak, gerekse yanlış hesaplara düşerek Allah yolunda cihaddan geri kalır. Ancak bu, şeytanın dostlarının durumudur. Şeytanın dostları, Allah Resulüyle cihada çıkmayıp oturup kalanlardır. İmanın varlığı; Allah korkusunu insanların korkusuna tercih etmeyi gerektirir.22

9- Şeytanın dostları fıtratı değiştirmek isterler. Şeytanın, insanların ve bazı varlıkların fıtratlarını bozma isteğini Yüce Allah, kullarına şu ayetle bildirmiştir: “Onları saptıracak, boş ümitlerle oyalayıp duracağım. Onlara emredeceğim, (sahte tanrılara adanmışlığın sembolü olarak) hayvanların kulaklarını kesecekler; onlara emredeceğim, Allah’ın en şerefli  yaratıkları  (insanların yaşaması için ortaya koyduğu dininin, aslında değiştirilemez kuralları)nı değiştirmeye (zorlayacaklar. Böylece, fıtrat kanunlarını çiğnemeye, varlıklara yüklenen temel özellik ve onların asli fonksiyonlarını bozmaya uğraşacaklar. Sözgelimi, kadını erkeğe, erkeği kadına benzetecekler; doğal yöneliş ve içgüdüleri saptıracak, yetenekleri ve organları yaratılış gayelerinin dışında kullanıp çarpık ilişkilere girecekler. Hatta gece ve gündüz dâhil her şeyi yaratılış gayesinin dışına çıkarmaya) çalışacaklar. (Sonunda yaratılış kanunlarına aykırı bir hayat tarzı ortaya koyacak, kendi dünyalarında Allah’ın istediği yaşama şekli olan dinini değiştirmiş olacaklar. Oysaki Kim Allah’ı bırakır da kendisine şeytanı (bir rehber ve) dost edinecek olursa, apaçık zarara uğramış demektir!”23

İnsanın ve diğer yaratıkların, inanç dâhil manevî yapısını dejenere etmeye çalışan, fiziki durumlarını altüst eden bir anlayış şeytandan referans almıştır. Fıtratı değiştirme arzusuyla ilgili, tefsirlerde verilen örneklere göre; “kadını erkek, erkeği kadın yapmaya çalışacaklar, bıyıklarını sakallarını yolacaklar, suratlarını boyayacaklar, kılık kıyafetlerini değiştireceklerdir. Erkekleri burup hadım ağası yapacaklar, uzuvlarını yaratılıştaki asıl görevlerinin dışında kullanacaklar, nikâh yerine zina edecekler, temiz olanı bırakıp pisliklere koşacaklardır. Faydayı bırakıp zararı tercih edeceklerdir. Doğruluğu budalalık, eğriliği hüner sayacaklardır. Helâle haram, harama helâl, iyiye kötü, kötüye iyi diyeceklerdir. Hayır, yerine şer işleyecekler, imar edilmesi gerekeni, tahrip edecekler, tahrip edilmesi gerekeni imar edeceklerdir. Ruhların yaratılışındaki selâmet ve saflıklarını bozacaklar, gerçek kanun olan dosdoğru dini bırakacaklar ve yaratığı “yaratan” yerine koyacaklardır. Allah’ın birliği yolundan çıkıp bâtıl dinler ve düşünceler arkasında koşacaklardır. Şuna buna kullukta bulunacaklar, şeytanlığın arkasında dolaşacaklardır.”24

Şeytan, insana olan düşmanlığını bir an bile ihmal etmez. Her fırsatta onu hak yoldan çevirmek ve cehenneme girdirmek ister. Özellikle şu konularda insanlara düşmanlık gösterisinde bulunur:

Çiçek Derman’ın Güzel Bir Eseri
  • Evvelâ, kişinin Allah’a küfredip şirk koşmasını, Allah’a ve Resulüne düşman olmasını ister. Bu konuda başarı kazanınca kendisine tâbi olanlarla beraber istirahat eder ve mutlu olur. İblisin askerleri ve vekilleri zafer kazandığında, İblisin çağrısıyla o kişiden el çekerler. Eğer kişilerin küfür ve şirk durumlarından ümit keserse ikinci mertebeye geçer.
  • Ayetlerle ve hadislerle sabit olan büyük günahlardan birisini işlemeye teşvik eder. Özellikle de kendisine uyulan âlimlerin “kebîre/büyük günah” işlemesine gayret sarfeder. Eğer üzerinde gayret edilen bu şahıs dalâlet ve bid’at ehline karşı gelir, onlara mağlup olmazsa şeytan diğer mertebeye geçer.
  • Kişiyi bid’at işlemeye sevkeder. Bid’at, şeytan için fâsıklıktan ve isyan etmekten daha sevimlidir. İsyanın zararı bireysel iken bid’atin zararı ise daha yaygındır. Bid’at, toplumu etkileyen sünnet karşıtı bir hayat tarzıdır. Unutulmamalı ki bid’at, Allah Resûlü’nün dâvasına karşı gelmektir. Dine karşı yeni bir din uydurmak; İslâm’dan başka bir hayat tarzını din hâline getirmektir. Kişi eğer bid’at sahiplerine karşı gelir, onları kabul etmezse bu sefer başka bir günahı teşvik eder.
  • Çoğaldıkça sahibini helake götüren birçok büyük, küçük günahı işlemeye teşvik eder. Kul bunda da başarılı olur ve diretirse şeytan, başka bir durumla onu aldatmaya çalışır.
  • Kulu, sevabı da günahı da olmayan mubahlarla oyalar. Sevabı olmayan şeylerle uğraştırmak suretiyle büyük sevabı kaçırmasına sebep olur.
  • Bunda da başarı elde edemezse; En faziletli olana karşılık az faziletli olanla uğraştırır ve en faziletli olanın sevabının kaçırılmasını sağlar.
  • Tüm bunlardan âciz kaldığında ise insanlardan ve cinlerden olan ordusunu toplar ve küfrün, bid’atin, sapıklığın her türlüsü ile insana saldırır.25

Kişi, şeytanı velî edinerek ona itaat ve tapmak yerine, şeytanı ve onun tüm fonksiyonlarını üstlenmiş olan kurumları yeryüzünden silmekle; şeytana ve şeytani sistemleri ayakta tutan tağutlara karşı savaşmakla görevlidir. Bu görev Kur’an’da şu ayetle hatırlatılmıştır: “İnananlar Allah yolunda, kâfirler ise (kendilerini ilâh yerine koyan azgın yöneticilerin, yani) tağutların yolunda savaşırlar. O hâlde, şeytanın dostlarına karşı savaşın! (Eğer sebat gösterirseniz, kesinlikle gâlip geleceksiniz. Çünkü) şeytanın hilesi, gerçekten pek zayıftır.”26

Şeytana tapmanın marijinal boyutunu temsil eden “satanizm”in yanında, şeytanın isteklerini kayıtsız şartsız yerine getirmeyi amaçlayan kitlesel bir şeytana ibadet dini vardır. Satanizm, sadece bunun küçük bir türüdür. Bu türe karşı duyarlı olmakla beraber; tüm insanları, “vahye karşı tavır almak ve ilâhî buyruklara savaş açmak şeklinde kendini gösteren büyük şeytana/dünya emperyalizmine ibadet etmemeye” çağırmak gerekir. Tanımını vermiş olduğumuz büyük şeytana karşı nebevi mücadeleyi; fıkıhlı, adaletli, ilkeli, ahlaklı, kadrolu, sürekli, kapsamlı, çözümlü ve plânlı bir şekilde verenler gerçek anlamda terakki edebilmiş şuurlu Müslümanlardır. Bu mücadeleyi veremeyenler ve büyük şeytanı tanımayanlar uçsalar da terakki edememişlerdirler.

Din Tahrifinde Tarihselcilik başlıklı yazıyı okumak için buyurunuz.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com


DİPNOTLAR
1 Yasin 36/60. 
2 Zemahşeri, Keşşaf, c. IV, s. 22. 
3 Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, c. III, s. 90; Yahya b. Sellam, Tefsir, c. Iı, s. 816. 
4 İbn Vehb, el-Vâdıh, c. II, s. 211; Mevdudî, Tefhim, c. IV, s. 530. 
5 Nahl 16/63. 
6 Âlûsî, Ruhu’l-Meânî, c. VII, s. 412. 
7 Bak: A'raf 7/17. 
8 En’am 6/121. 
9 Taberi, Camiu’l-Beyan, c. VI, s. 330. 
10 el-Behiy, Muhammed, Min Mefâhimi’l-Kur'an, 216. 
11 Bakara 2/170 
12 Yazır, Muhammed, Hak Dini Kur'an Dili, c. III, s. 286. 
13 Nisa 4/46. 
14 İbni Kesir, Tefsiru’l-Kur'ani’l-Azîm, c. I, s. 480. 
15 Secde 32/22. 
16 Mevdudî, a.g.e., c. VI, s. 330 
17 İbrahim 14/3. 
18 Taberi, a.g.e., c. VII, s. 415. 
19 Enfâl 8/36. 
20 Bakara 2/212. 
21 Âl-i İmran 3/175. 
22 Zemahşerî, a.g.e., c. I, s. 433. 
23 Nisa 4/119. 
24 Yazır, a.g.e., c. III, s. 23. 
25 el-Kahtânî Muhammed Sâlim, el-Velâ ve'l-Bera, s.122. 
26 Nisa 7/7
İrfanDunyamiz.com

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.