Bir güzel kul Cemil Gül hoca…

Bazı insanlar vardır ki zindanda da olsa, sarayda da olsa sadece kulluğunu düşünürler. Tıpkı Hazreti Yusuf aleyhis selam gibi… Siz onu alıp bir fakirin sofrasına oturtun hamd eder, bir ziyafete götürün yine hamd eder. Kulluğu ile meşgul olan bir insanı nereye götürürseniz götürün o kendi işine bakar…

Muhterem Cemil Gül Hocamız işte tam da böyle birisidir fakirin gözünde… Kulluğundan başka bir derdi ve meşguliyeti olmayan kıymetli bir alim. Evlatlarının üzerine titreyen duygulu bir baba. Hanımına karşı da son derece hayırlı bir efendi… Gözü yaşlı, ağzı dualı, hüsn-ü niyet sahibi bir güzel insan.

Cemil Gül Hocamız fakire en çok şu hadis-i şerif-i hatırlatıyor: “Mü’minlerin îmân bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınına karşı hayırlı olanlardır.” (Tirmizî, Radâ 11; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; İbni Mâce, Nikâh 50)

Samimiyet ve tevazu

Diyecekseniz ki kendisini yakından tanıma imkanı buldunuz mu? Hayır. Beraber çay, çorba içtiniz mi, yola gittiniz mi? Hayır… Efendim öyle düşünmeyin, siz Sevdiren’e bakın… Cenab-ı Hak insanları bazen birbirlerine sevdirir. Kimisi uzaktan uzağa sever, kimisi yakından. Biz de Hocamızı uzaktan uzağa sevenlerdeniz.

Hocamız tam bir mü’min kalbi taşıdığı için övgüden rahatsız olur, duygulu bir insan olduğu için belki okur da duygulanır diye dikkatli ifadeler kullanmaya çalışıyorum. Allah en iyisini bilir; bir mü’minde olması gereken bir çok güzelliğe sahiptir Hocamız. Zannedersem onun hakkındaki ortak kanaat hocamızın samimiyet ve tevazu sahibi oluşudur.

Benim çok sevdiğim bir türkü vardır: “Gel ha gönül havalanma/ Egin ol gönül engin ol.” Bu türküyü sık sık hatırlar, kendi kendime telkin ederim; “Aman ha Aydın fazla havalanma, konuşarken yazarken üst perdelerden konuşma” diye. Cemil Gül Hocamız işte tam da bu türküdeki gibidir.

Evladı bakan olmuştur, diğer evladı bürokraside ilerlemiştir ama Cemil Gül Hocamızın duruşunda en ufak bir değişim olmamıştır. Cenab-ı Hakka hamdolsun ona kıymetini bilen evlatlar bahşetmiştir. Onun için Hocamız dünyanın en zengin insanıdır.

Efendim ne demiştik; Allah bazı insanların kabini bazı insanlara açar ve onlar da birbirlerini severler. Bunda şaşılacak bir şey yoktur, birbirlerini sevmek mü’minlerin ayetlerle hadislerle vasfedilmiş vasfıdır. Hatta öyle severler ki sevmeye doyamazlar. Bütün bozuk düşünceli insanlara bakın en acımasız eleştirileri Müslümanlara yönelik yaparlar. Allah bizleri sevdiğini Hak için sevenlerden eylesin.

Ellerinden öptüm

Cemil Gül Hocamızı görmek ve ellerinden öpmek de nasip oldu hamdolsun. Hem de hiç ummadığımız bir yerde ve zamanda. Onunla görüşmemi en güzel zannedersem “bereket” kavramı üzerinden anlatabilirim. Bir güzel insanla tanışmanın sayısız bereketi oluyor. Güzel insanlarla güzel insanların gölgesinde tanışılıyor.

Vaktiyle Gaziantep‘in unutulmaz gönül insanlarından merhum Ahmet Ziylan Bey’in “İki Çift Söz Yeter” isimli şaheserini okumuş ve gönlüme yazarı ile tanışmak düşmüştü. Bir gün muhterem Abdullah Sert Hocamızın odasında tevafuk ettik ve kendisiyle tanıştık. Bir mütevazi gönül zenginini de görmüş olduk. O ayrı bir deryadır, onu ne kadar anlatsak azdır.

2021 yılı Ekim ayında muhterem Abdulkadir Erbalcı Bey’in daveti ile merhum Ahmet Ziylan Bey’in yad merasimine katılmak için Gaziantep‘e gitmiştim. Programdan sonra Hoşgör Kur’an Kursu avlusunda açık havada çok tatlı bir akşam namazı kılındı. Yanımda da çok sevdiğim Noter Abi vardı. Cennetten bir karenin ortasındaydım.

Namazdan sonra baktım ki yıllardır uzaktan tanıdığımız muhterem Cemil Gül Hocamız da oradalar. Noter Abi‘yle birlikte sevinçle yanına gittik. Ellerinden öptüm. Onu dünya gözü ile gördüğüm için ne kadar sevindiğime herhalde Noter Abi şahid olmuştur. Bir güzel insanı yad etmeye gelmiştik başka bir güzel insan ile tanışmak nasip oldu.

“Hocam biz siz çok seviyoruz, nasılsınız iyi misiniz?” gibi ifadelerle Hocamızla şöyle iki yada üç dakika kadar sohbet ettik. O gün elimi bir müddet bırakmamış, herhalde kendisine olan sevgimizi hissetmişti. Hatta bize; “Yarın buralardaysanız görüşebiliriz” demişti. Ertesi gün görüşmek nasip olmadı. İnşaallah bu yarım kalmış vazifeyi bir gün tamamlarız.

İlla hüsn-ü zan

Düşünebiliyor musunuz, siz bölgede tanınan bir hoca olacaksınız, evladınız bakan olacak, ayak üzeri tanıştığınız kişinin samimiyetini hissedip; “Yarın sizinle görüşebiliriz” diyeceksiniz. Hocamızın bu davranışını üç şekilde anlıyorum. Birincisi Hocamız Müslümanların kaybettiği erdemlerden birisi olan “güven” duygusuna sahipti. Yani bir tercih olarak Müslümanlara güvenmeyi tercih etmişti.

İkinci olarak da Hocamız insanlara gönlüne açan ve iletişimden yana olan birisi. İnsanların arasına girmekten, kaynaşmaktan çekinmiyor, tam tersine bundan memnun olan bir yapısı var. Oğlu Mehmet Nezir Bey’de de aynı özellik var. Resmi görev için gittiği şehirlerde davanın büyüklerini ziyaret eder, eski arkadaşlarını bulur, onlarla görüşür… Mümkün olduğu kadar herkesle sohbet etmeye gönül almaya çalışır.

Üçüncü olarak da “hüsn-ü zan” kavramı ile açıklayabiliriz. Hüsn-ü zan Allah dostlarının ve bütün güzel insanların dikkat ettiği ve önemsediği bir kavramdır. İçi fesat dolu olan kimselerin ise asla sahip olamadığı bir erdemdir. Hocamızın hal dilinden, yumuşak üslubundan, güzel bakışlarından anladığım kadarıyla hocamız hüs-ü zan sahibidir.

Dua edelim

Cemil Gül Hocamızın rahmetli hanımı hasta olduğu zaman Mehmet Nezir Bey’i geçmiş olsun demek için aradığımda, kendisine de selamlarımızı iletmiştim. O esnada Cemil Hocamızın arkadan sesi geliyordu; “Arkadaşına söyle hastamıza dua etsin” diyordu. Ses tonundan hanımına karşı eşsiz bir şefkate sahip olduğunu hissetmiştim.

Efendim kendisi dua makamında, biz onun dualarına muhtacız, hem biz onun evladı yaşındayız ama o bizden dua istiyor. Bir insan kendisine en büyük rütbe olarak kullukta karar kılmışsa, kendini hiçbir şey zannetmiyorsa, bizim gibi kusurlu insanların bile duasına talip olabiliyor.

Tabi Hocamızın bir de ilmi yönü vardır. Gençliğinde ilim öğrenmek için çok maceralara katlanmış, çileli zamanlar geçirmiştir. Kur’an ve Sünnet çerçevesinde Ehl-i Sünnet itikadı üzere yaşamış olan Hocamız aynı zamanda kayınpederi büyük İslam alimi merhum Mehmet Emin Er Hoca’dan aldığı ilim geleneğini sürdürmüştür.

Cenab-ı Hak Hocamıza ve ailesine iyilikler lütfeylesin. Hocamızın ailesini, akrabalarını, sevdiklerini ve bizleri; “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! duamı kabul et!” (İbrahim, 40) ayetinin sırrına mazhar eylesin. Zannedersem ki Hocamızın da duası budur.

Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com

GAZİANTEP ÇEVRESİ İRFANDUNYAMİZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Unutamadığım bir hatıra…

Rahmetli babam en zor zamanda, samanlıklarda, dağlarda jandarma korkusundan kaçarak hafız olmuş. Allah o devirleri …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.